tag:blogger.com,1999:blog-34026360190273163042024-03-19T15:50:23.802-07:00Uzaktan OrtaSpor Psikolojisi ve Dünyadan FutbolEmre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.comBlogger71125tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-7690903735966229652015-04-05T12:06:00.002-07:002015-04-05T12:06:45.248-07:00Takımın Performansında Hocanın Payı Ne Kadar?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNFivHwXKAiXoY3wVoqZn4HmY6WPU8TXMoTN7d1zrR3iHFyoI3g1DUyoGnnsQOuEXww846JmyYQDt62kRpaPKytV54uusJAYOkoupmyJSamAyK3c7QSX5GV0OrSx0qp5gci5zDs-iN1l4/s1600/Premier_Lig_teknik_direkt%C3%B6rler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNFivHwXKAiXoY3wVoqZn4HmY6WPU8TXMoTN7d1zrR3iHFyoI3g1DUyoGnnsQOuEXww846JmyYQDt62kRpaPKytV54uusJAYOkoupmyJSamAyK3c7QSX5GV0OrSx0qp5gci5zDs-iN1l4/s1600/Premier_Lig_teknik_direkt%C3%B6rler.jpg" height="240" title="Premier Lig'de bu beşli takımlarına en çok katkı sağlayan teknik direktörler." width="400" /></a></div>
Başlık tipik bir futbol yorum programı sorusu. Hemen her yorumcunun gönlünden geçen bir yüzde vardır teknik direktörlerin performansa katkısı için. Yorumcuların fikirlerini dinlemek her zaman çok keyifli olmasına keyifli de, bilimsel veriler ışığında bir teknik direktörün takımının performansına etkisini saptamak mümkün mü?<br />
<br />
<a name='more'></a>Kuvvetli bir istatistiksel tahmin yapmak pekala mümkün. Öncelikle, teknik direktör dışında takım performansına etki ettiğini düşündüğümüz etkenleri belirlemek gerekiyor. Kadro büyüklüğü, oyuncuların kalitesi, sakatlıklar, cezalar, sezondaki maç sayısı, kulübün transfer bütçesi... Bu bilgileri rakamsal olarak ifade etmek mümkün. Örneğin takımın performansı için sezon boyunca topladığı puanı kullanabiliriz. Oyuncu kalitesini rakamsal olarak ifade etmek zor ama bir yöntem oyuncuların aldığı ücreti kalitenin bir göstergesi olarak kullanmak olabilir. Geçmiş birkaç sezona ait tüm bu verileri bütün takımlar için arşvilerden alacağız. Ardından eldeki verileri kullanarak takımın bir sezonda topladığı puanı tahmin etmek için istatistiksel bir model oluşturacağız. Yani yukarıdaki tüm etkenler ışığında takımların bir sezonda toplayabileceği puanı tahmin edeceğiz. Örneğin, kadrosunda 23 oyuncu olan, sezon boyunca 22 sakatlık ve 35 kart cezası yaşayan, lig dışında 8 ekstra maç (ülke ve kıta kupaları gibi) oynayan, 40 milyon TL transfer bütçesi olan ve oyuncularına ayda 1.7 milyon TL dağıtan bir takımın bir sezonda kaç puan toplaması beklenir? Bu şekilde hesaplayacağımız tahmini puanı takımın o sezonki potansiyeli gibi düşünmek mümkün. Eğer takımın o sezon topladığı puan bizim hesapladığımız tahmini puandan fazlaysa, takım potansiyelinin üstüne çıkmış demektir. Aradaki farkı teknik direktörün katkısı olarak düşünebiliriz. Yok eğer takımın sezon içindeki puanı modelimizin tahmin ettiği puanın altında kalıyorsa, takım potansiyelinin altında kalmış demektir. Aradaki fark bu defa teknik direktörün ne kadar başarısız olduğunun göstergesidir. <br />
<br />
Adrian Bell ve arkadaşları* 2013 yılında yayımladıkları bir çalışmalarında tam da böyle bir model oluşturmuşlar. Modelleri 2004-05 ile 2008-09 arasında İngiltere Premier Lig'in beş sezonundaki sakatlık, ceza, oyuncu ücretleri, transfer harcamaları ve lig dışındaki ekstra maç sayısı verilerinden faydalanarak takımların puanlarını tahmin ediyor. Takımın modelin tahmin ettiği puanı ile gerçek puanı arasındaki farka bakarak da teknik direktörün ne kadar başarılı veya başarısız olduğunu hesaplamak mümkün oluyor. 2004 ile 2009 arasında performansı etkileyen önemli imkanlar ve imkansızlıklar dikkate alındığında takımlarını potansiyellerinin üzerine çıkaran teknik direktörlerin başında <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/05/sirden-futbolda-psikolojinin-rolune.html">Alex Ferguson</a>, Arsene Wenger, Jose Mourinho, David Moyes ve Sam Allardyce geliyor. Birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor burada. Sürekli gönderilmesi gündemde olan Arsene Wenger'in koşullar dikkate alındığında çok iyi iş çıkardığı görülüyor. Pahalı transferlerle başarıya koştuğu iddia edilen Mourinho'nun da sadece pahalı transferlerin katkısına sığınmadığı, bunun ötesine geçip takımını ileri götürdüğünü görüyoruz. Manchester United'in <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html">David Moyes</a> kararının çok da çılgınca olmadığını anlıyoruz. Son olarak da hiçbir zaman büyük takımlarda şans bulamamaktan hayıflanan Sam Allardyce yakınmaktan haklı gibi..<br />
<br />
Madalyonun diğer yüzünde ise takımlarını potansiyellerinin altında bırakan hocalar var. Billy Davies, Bobby Robson ve Mick McCarthy bu dönemin en başarısız hocaları olarak göze çarpıyor.<br />
<br />
Kulüplerin yeni teknik direktör seçerken ya da <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html">teknik direktörlerinin görevine son verirken</a>, birkaç maçın yarattığı duygusal izlenimlere değil veriye dayalı bu tür modellere güvenmeleri çok daha iyi sonuçlar verir. Benzer yöntemlerden, bir futbolcunun transferine karar verirken, ücretini belirlerken, ya da <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html">takımda kimlerin forma giyeceğini belirlerken</a> de faydalanılabilir.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Durum Kötü, Hocayı Gönderelim! Ya da...</a></span><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Hocalarin Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak Olabilir mi?</a></span><br />
<br />
* Bell, A., Brooks, C., & Markham, T. (2013). The performance of football club managers: Skill or luck? Economics and Finance Research, 1, 19-30.<br />
<br />Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-36971815156495999862015-02-17T11:32:00.003-08:002015-02-17T11:32:58.076-08:00Türkiye Ligi'nin Durumuna Dair Kısa Bir Not<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix1uF4Z9DIk1w4XJfrPAQoc0OdK3bU-UOvQJ9KeZsDRZMZERPAg-rJZ5BqFF8AhEue_f661IVGkMXEq5pI5ZWQWhWfiVg0QZ3ldSRgYHjGRKBgj6FV0hHo2QkeQOnbjCFisQF_hXJR2P0/s1600/S%C3%BCper_Lig.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix1uF4Z9DIk1w4XJfrPAQoc0OdK3bU-UOvQJ9KeZsDRZMZERPAg-rJZ5BqFF8AhEue_f661IVGkMXEq5pI5ZWQWhWfiVg0QZ3ldSRgYHjGRKBgj6FV0hHo2QkeQOnbjCFisQF_hXJR2P0/s1600/S%C3%BCper_Lig.png" height="187" title="Avrupa Ligleri ile karşılaştırıldığında Süper Lig'in de kendine özgü bir modeli var." width="200" /></a>Birkaç yıl önceki şike iddiaları, soruşturma ve yargılamalar, akabinde gelen seyirci sayısındaki düşüş, milli takımın yerlerde sürünen performansı, yabancı oyuncu kısıtlamalarındaki değişklik, finansal adil oyun kurallarının yöneticilerin ezberini bozması gibi etkenlerle bir süredir ülke futbolunun bir karmaşa halinde olduğu ve nereye gittiğinin belli olmadığı tartışılır oldu. Böyle bir değerlendirme için öncelikle bir durum tespiti yapmak lazım. Türkiye futbolunun aynası Süper Lig. Öyleyse Avrupa'daki 31 lig içinde bizim ligimizin özellikleri neler? Belki de tutarlı bir modeli vardır Süper Lig'in, kaos halinde değildir, kimbilir...<br />
<br />
<a name='more'></a>Yaşla başlayalım. Avrupa'daki 31 lig arasında en yüksek yaş ortalamasına sahip 5. lig bizimki. Premier Lig ve bizim Süper Lig 26,8 yaş ortalamasına sahip. Üstümüzdeki diğer ülkeler düşükten yükseğe doğru Kıbrıs, Rusya ve İtalya. Oyuncuların aynı takımda kalma süresi ortalama 2 sezonun biraz üstünde (2,17 sezon). Diğer liglerle kıyaslayınca 31 ülke arasında 22. sıradayız. Transfer yapmayı seviyoruz. Yapılan transfer sayısında 8. sıradayız. Kulüplerin bir sezondaki transferinin en yüksek olduğu ülke Romanya. Romanya ile bizim aramızda sırasıyla Portekiz, Kıbrıs, Sırbistan, Bulgaristan, İtalya ve Yunanistan var. 2014 yılında herhangi bir altyapıdan Süper Lig kulüplerinden birinde A takım kariyerine başlayan oyuncu sayısında <u style="font-weight: bold;">son</u> sıradayız! Herhalde altyapıya pek önem vermediğimizin daha net bir göstergesi olamaz. Kulüplerin kendi oyuncularını yetiştirme oranlarında da yine <u style="font-weight: bold;">son</u> sıradayız. Yani hangi istatistiğe bakarsanız bakın genç oyunculara şans verme açısından Süper Lig Avrupa'da son sırada.Yabancı oyuncu sayısında bir anda yükseliyoruz. A takım kadrolarımızın ortalama %50'si yabancı oyunculardan oluşuyor ve bu rakamla Avrupa'daki 31 lig arasında 5. sıradayız. Kadrodaki milli oyuncu oranında ise 8. sıradayız.<br />
<br />
Tüm bunlara bakınca istatistikler bir karmaşaya değil, aslında çok tutarlı bir modele işaret ediyor. Yaş ortalaması yüksek, genç oyunculara şans vermeyi tercih etmeyen, transfer sıklığının yüksek, oyuncuların takımda kalma süresinin düşük olduğu, yabancı oyuncuları çok tercih eden ve ülkelerinde milli olmuş oyuncuları istihdam etmeye yönelen bir Lig yapımız var. Bu örüntü beş büyük lig (İspanya, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa) arasında en çok İngiltere'ye benziyor. Yani kulüp takımlarını başarılı olabilmek için ciddi finansal harcama yapmaya zorlayan bir model. Zaten hem bizim kulüplerin hem de Premier Lig kulüplerinin harıl harıl finansal adil oyun kurallarına uyum için uğraşması tesadüf değil. Bu modelin her iki ülke için bir diğer sonucu da milli takım başarısının beklenen düzeye bir türlü çıkamaması.<br />
<br />
Dolayısıyla mesele bir kafa karışıklığı ya da kaosu düzeltmek değil gibi. İstatistiklere bakınca aslında kafaların net olduğunu görüyorsunuz. Gayet tutarlı bir model var. Mesele bu model ülke futbolu için doğru bir model mi ona karar vermek. Değilse bir paradigma değişikliği gerekecek ki o da iki-üç senede hallolacak bir şey değil. Çok daha uzun vadeli bir planlama ve birkaç sene daha ligin ve ülke futbolunun durumuna sabretmeyi gerektiriyor.<br />
<br />
Not: İstatistikler <a href="http://www.football-observatory.com/?lang=en" target="_blank">CIES</a>'in enfes <a href="http://www.football-observatory.com/Digital-Atlas" target="_blank">Avrupa Atlası</a>'ndan alınmıştır. <br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/01/avrupa-kulupleri-altyapda-psikolojik.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Avrupa Kulüpleri Altyapıda Psikolojik Gelişime Gittikçe Daha Çok Önem Veriyor</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/09/takmlarda-neden-yldzn-az-karar-cogu.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Takımlarda Neden Yıldızın Azı Karar Çoğu Zarar?</span></a>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-38120849621599424562015-01-18T04:32:00.000-08:002015-01-18T09:24:28.218-08:00Sporcu Performansında Kişiliğin Etkileri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img.fifa.com/mm/photo/ballon-dor/playeroftheyear-men/02/24/19/08/2241908_full-lnd.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="http://img.fifa.com/mm/photo/ballon-dor/playeroftheyear-men/02/24/19/08/2241908_full-lnd.jpg" height="222" title="Ballon d'Or adaylarını akranlarından ayıran kişilk özelliği her sene aynı: Çok yüksek disipline sahip olmaları. Fotoğraf: FIFA.com" width="400" /> </a></div>
Dersler, araştırma projeleri, <a href="http://kacikprens.blogspot.com.tr/" target="_blank">Kaçık Prens</a> derken Uzaktan Orta'ya uzun süredir eğilemedim. Hazır dersler bitmiş ve elimde biraz boş zaman kalmışken bir süredir ele almayı düşündüğüm sporcu performansında kişiliğin etkisi konusu üzerine bir not düşeyim istiyorum.<br />
<br />
<a name='more'></a>Kişilik deyince insanın aklına türlü türlü özellikler geliyor: Sosyal, dışa dönük, kaygılı, maceraperest, sorumluluk sahibi, cana yakın, disiplinli, sinirli, uysal...Neredeyse dildeki her sıfat bir kişilik özelliğini anlatıyor. Durum bu olunca psikologların birinci sıkıntısı bu kadar çok sayıda özelliği nasıl aynı anda inceleyecekleri. Bu konuda on yıllar boyu dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan çalışmalar tüm bu kişilik özelliklerini kabaca beş boyutta toplayabileceğimizi gösteriyor (bazı kültürlerde altı, bazı kültürlerde dört çıktığı da oluyor ama genelde beş faktör olduğu için ben de bu beş faktör üzerinden gideyim): Dışa dönük olma, kaygılı olma, tecrübeye açık olma, geçimli olma, disiplinli olma.<br />
<br />
Bu beş temel kişilik özelliğinin her biri sporcuların performansını belli durumlarda etkiler. Uzaktan Orta'nın favori sporu futbol üzerinden örneklendirelim. Dışa dönük insanlar etraflarındakiyle iletişime girmeye yatkın olurlar. Başlarına kötü bir şey geldiğinde bunu çevrelerindekiyle paylaşma eğilimindedirler ki bu da onların kötü durumlarla başa çıkabilme şanslarını artırır. Dışa dönüklüğü yüksek olan bir futbolcu da yenilgiden sonra keyifsizliğini ve varsa kırgınlığını takımdaki diğer kişilerle paylaşma olasılığı daha yüksek olacağı için yenilgiyi daha çabuk geride bırakır. Kaygılı olmayan bir futbolcunun büyük maçlarda performansında pek azalma olmaz. Tecrübeye açık bir futbolcu yeni deneyimlerden daha az çekindiği için bir takıma transfer olduğunda uyum sürecini daha çabuk atlatır. Disiplinli bir futbolcunun performansında daha az dalgalanma olur. Geçimli futbolcular da hocalarıyla ve takım arkadaşlarıyla daha iyi ilişkilere sahip olurlar.<br />
<br />
Beş temel kişilik özelliği de belli durumlarda sporcuların performansını etkileme potansiyeline sahip olmasına sahip de bunlar arasında en önemli kişilk özelliği hangisi? Bir başka deyişle uzun vadede en yüksek performansa sahip sporcuları diğerlerinden ayıran en önemli kişilik farkı ne? Bu konuda tüm araştırmalara bakınca benim cevabım disiplinli olma. İş istikrarlı performansa geldiğinde uzun süre formlarını koruyan başarılı sporcuların diğerlerinden en büyük farkı çok disiplinli çalışmaları. Belli bir günlük takvimden kesinlikle ödün vermemeleri, sorumluluklarının bilincinde olmaları ve çalışkanlıkları. Örneğin yapılan araştırmalarda uluslararası düzeyde yarışan sporcuları ulusal ya da bölgesel düzeyde yarışanlardan ayıran en önemli kişilik özelliği disiplinli olmaları. Futbolda oyuncuların sezon boyu performans istatistiklerinin ne kadar iyi olduğunun da en önemli belirleyicisi yine disiplinli olma. Yüksek disiplinli sporcuların diğerlerinden daha iyi performans göstermesinin altında yatan nedenler ise müsabakalara daha iyi hazırlanmaları, müsabaka esnasında gereksiz risk almaktan kaçınmaları, ve zorluklarla ve stresle daha iyi başa çıkabilmeleri.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/07/en-iyi-kulup-takmlarnda-oynayan.html" style="background-color: #fefdfa; color: #d52a33; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">En İyi Kulüp Takımlarında Oynayan Oyunculardan Kurulu Milli Takımlar Daha mı Başarılı?</span></a><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Hocaların Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak Olabilir mi?</a></span><br />
<br />
Not. Kişiliğin sporcu performansına etkisi konusuna ilginiz varsa aşağıdaki makale çok güzel bir başlangıç noktası olabilir:<br />
<br />
Allen, M. S., Greenlees, I., & Jones, M. (2013). Personality in sport: a comprehensive review. <i>International Review of Sport and Exercise Psychology, 6</i>, 184-208.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-52112696478504469612014-12-08T07:57:00.000-08:002014-12-08T07:57:08.083-08:00Hakemler Penaltı Kararlarını Verirken Ne Kadar Adil?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjggQkEfKrRuvJ7UjB7CPe_XV8RwDZpF6cbZyEe7BQs7774WAZU-p_P4vwiPbmP97ByfOGMaF-IVp01kdvX_PFmzjJhnwckT5dmsaEy2Ahx6TLJDm7tak6gG_EgENo1gbxotPmyy4MLKM/s1600/hakem_penalti_karari.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjggQkEfKrRuvJ7UjB7CPe_XV8RwDZpF6cbZyEe7BQs7774WAZU-p_P4vwiPbmP97ByfOGMaF-IVp01kdvX_PFmzjJhnwckT5dmsaEy2Ahx6TLJDm7tak6gG_EgENo1gbxotPmyy4MLKM/s1600/hakem_penalti_karari.jpg" height="320" title="Hakemin böyle bir pozisyonda penaltı verme olasılığı daha önce rakip takım lehine penaltı çalmışsa artıyor." width="281" /></a></div>
Her sezon ceza sahasında faule sebebiyet veren oyuncuların aldığı "üçlü cezanın" (penaltı, kırmızı kart, sonraki maçta oynayamama) abartılı olup olmadığı konusu birkaç kere tartışılır. Bu konu oyunun kural koyucusu International Football Association Board'un önüne gündem olarak da gelir gider düzenli olarak. Geçtiğimiz hafta içi tartışmanın iki tarafının gerekçelerini okurken (bu arada yeri gelmişken ben üçlü cezanın fazla olduğunu düşünenlerdenim) aklıma bir şey takıldı: Hakemler penaltı kararlarını verirken ne kadar adil? Daha önce defalarca yazdığım gibi komplo teorilerine inanmam. Hakemlerin çoğunun hiçbir art niyet taşımadığını düşünüyorum. Ancak bilişsel ve psikolojik sistemimizin özellikleri nedeniyle bazı yanılgılara farkında olmadan hepimizin düştüğü gibi onların da düştüğünü düşünüyorum. Acaba penaltı kararlarında da böyle yanılgılardan bahsetmek mümkün mü?<br />
<br />
<a name='more'></a>Bu yanılgılardan iki tanesini geçtiğimiz yazılarda tartışmıştık. Örneğin, defans oyuncusuyla birlikte koşan hakemin sadece birkaç adım önde ya da arkada kalması durumunda ofsayt olmayan bir pozisyonun hakemin retinasına ofsaytmış gibi, ofsayt olan bir pozisyonun da ofsayt değilmiş gibi düşebileceğinden <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2011/03/yan-hakemin-ofsaytla-imtihan-ofsayt_09.html">bahsettik</a>. Ya da duran toplarda ceza sahasındaki bir-iki oyuncu grubuna odaklanan bir hakemin sadece dikkat sistemimizin sınırlılığı nedeniyle ceza sahasının başka bir yerindeki faulü kaçırabileceğini <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2013/04/karambolde-gariban-hakem-ne-yapsn.html">tartıştık</a>. Penaltılarda da kararın ne kadar adil olduğunu etkileyen bilinçdışı bir faktörden bahsetmek mümkün: İronik bir durum ama hakemin adil olma ve maçın gidişatına etki etmeme isteği penaltılarda adil karar verememe riskini artırıyor bazen!<br />
<br />
Penaltı maçın gidişatını en çok etkileyen olaylardan (hele bir de üçlü cezayı gerektiren bir penaltı pozisyonuysa). Hakemler takımlardan biri lehine bir penaltı vermişse maçın ilerleyen dakikalarında bu önemli kararı "dengeleyen" bir karar verme eğilimine girebiliyorlar. Yani maçın ilerleyen dakikalarında diğer takım lehine penaltı kararı verme olasılıkları artıyor! Önceki verdikleri penaltı ile maçın kaderini etkilemiş olma ihtimali, hakemler farkında olmadan diğer takımın pozisyonlarında penaltı "görme" ihtimallerini artırıyor. Elbette ki yoktan yere penaltı yaratmıyorlar. Ama başka şartlarda devam kararı verebilecekleri pozisyonlarda penaltı noktasını gösterme olasılıkları artıyor. Eminim bu satırları okurken, "arkadaş ben hep hissediyordum hakemlerin böyle bir eğilimi olduğunu" diyorsunuzdur. Wolf Schwarz'ın*, 1963-2006 arasındaki Bundesliga maçlarını incelediği çalışması hissinizi doğruluyor. Bundesliga'da hakemler takımlardan biri lehine penaltı çalıyorsa ilerleyen dakikalarda diğer takım lehine penaltı çalma olasılıkları artıyor.<br />
<br />
Oyuncular bazen tartışmalı pozisyonlardaki penaltılarda yoğun itirazlarda bulunuyorlar ama onlar da aynı eğilimin kurbanı olacaklar hakemin durumunda olsalar. Henning Plessner ve Tilmann Betsch** hakemlere ve futbolculara faul pozisyonlarını izlettikleri çalışmalarında sadece hakemlerde değil oyuncularda da aynı eğilimi tespit etmişler: Oyuncular da tıpkı hakemler gibi önce bir takım lehine karar verdilerse bir sonraki faul pozisyonunda diğer takım lehine karar verme lasılıkları artmış. Uzun lafın kısası hakemin bir suçu yok. Siz ya da ben olsak da aynı otomatik eğilimin mağduru olacağız.<br />
<br />
Çözüm? Hakeme otomatik kararını tekrar ziyaret etme şansı vermek. Yani pozisyonları tıpkı diğer bazı sporlarda olduğu ekrandan bir kez daha izleyip kararını ona göre vermesi hakemlerin hem bu yazıda hem de daha önce bahsettiğimiz durumlardaki yanlış kararların önüne geçilmesini sağlar.<br />
<br />
Not: Blogun takipçileri bilirler, <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2012/12/gol-cizgisi-teknolojisi-sonunda.html">gol çizgisi teknolojisinin</a> ciddi savunucusuydu Uzaktan Orta. Bu sene Premier Lig'de birçok pozisyonda bu teknoloji sayesinde hakemler doğru kararı veriyor ve günlerce sürecek tartışmaların önüne geçildiği gibi maçların kalitesi de tartışmalı kararlar yüzünden düşmüyor. Teknolojinin sorunsuz kullanımıyla yaygınlaşmasını beklemek mümkün, nitekim Bundesliga'da da kullanılmasına karar verilmiş.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: #888888; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><span style="color: #d52a33;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/03/yan-hakemin-ofsaytla-imtihan-ofsayt_09.html" style="color: #7d181e; text-decoration: none;"><span style="color: #d52a33;">Yan Hakemin Ofsaytla İmtihanı: Ofsayt Kararlarında Görsel Yanılmalar</span></a></span></span><span style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"> </span><br />
<div>
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/04/karambolde-gariban-hakem-ne-yapsn.html" style="background-color: #fefdfa; color: #d52a33; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;">Karambolde Gariban Hakem Ne Yapsın?</a><span style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"> </span> <br />
<br />
* Schwarz, W. (2011). Compensating tendencies in penalty kick decisions of referees in professional football: Evidence from the German Bundesliga 1963–2006. <i>Journal of Sports Sciences, 29</i>, 441-447.<br />
** Plessner, H., & Betsch, T. (2001). Sequential effects in important referee decisions: The case of penalties in soccer. <i>Journal of Sport and Exercise Psychology, 23</i>, 200–205.</div>
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-11505228261202969412014-11-01T06:06:00.001-07:002014-11-02T04:53:03.404-08:00Zengin Kulüpler Hakkındaki Mitler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.football-observatory.com/IMG/pdf/wp86_eng.pdf" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank" title="Beş büyük lige akadeilerinden en çok oyuncu veren kulüpler sıralamasına buraya tıklayıp Football Observatory'yi ziyaret ederek bakabilirsiniz."><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPF03RR6HTlmQ-gFtIrpILpG4fnxv-M1ck79O8TSR_oSw2s0rXDxwoFVPpKwChQ8D1c-IbCPPOtWZvmvdVBsaJJrkgiG6pO_I_JVMq2NO_0YPPDD1YAnY1r5vtsAwD075Zy2_2s0Wnn7s/s1600/akademiden_yetistiren_kulupler.png" height="350" width="560" /></a></div>
Ekonomik gücü çok yüksek olan kulüplerin diğerleriyle makası çok açması zaman zaman hepimizi çok kızdırıyor, rekabetin düşmesinden endişe etmemize sebep oluyor. Bu duyguyla bu kulüplerin politikalarını suçluyoruz. Özellikle iki konuda çok eleştiriyoruz bu kulüpleri. Bir, kendileri oyuncu yetiştirmiyor. İki, genç oyuncuları kullanmıyorlar. Halbuki verilere bakarsanız bunların ikisi de asılsız eleştiriler.<br />
<br />
<a name='more'></a><a href="http://www.football-observatory.com/?lang=en" target="_blank">CIES Football Observatory</a>'nin verilerine göre Avrupa'daki beş büyük lige (İspanya, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa) en çok oyuncu yetiştiren ilk beş kulübün dördü zengin kulüpler. Bu sezon beş büyük ligde Barcelona'nın <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2012/11/la-masia-tarih-yazd-sahada-ayn-anda-11.html">altyapısından</a> yetişen tam 43 oyuncu var. Onları 36 ve 34 futbolcuyla Manchester United ve Real Madrid izliyor. Dördüncü sırada Lyon var, 33 futbolcuyla. İlk beşi yine bir zengin kulüp tamamlıyor: 27 oyuncuyla Paris Saint Germain. Demek ki zengin kulüpleri oyuncu yetiştirmemekle eleştirmek abes. Aksine en güçlü akademilere onlar sahip.<br />
<br />
İkinci inanışa gelirsek. Genç oyunculara şans vermedikleri kabulü de eldeki verilere ters. Yine <a href="http://www.football-observatory.com/?lang=en" target="_blank">CIES Football Observatory</a> verilerine göre 17-20 Ekim haftasında Manchester United'ın yaş ortalaması sadece 24,6 ve beş büyük ligde sadece Valencia 24,4 yaş ortalaması ile onlardan daha genç. Bayern Münih'in yaş ortalaması 26,8; Chelsea'ninki ise 27,1.<br />
<br />
Peki bu iki inanışa uyan zengin takım hiç mi yok? Var: Manchester City! 12 oyuncuyla beş büyük lige akademisinden en az katkı yapan takımlardan. Yaş ortalamaları da 30'a dayanıyor. Ancak bu örneği genellemek diğer zenginlere haksızlık gibi.<br />
<br />
Peki sorun nereden kaynaklanıyor? Sorun büyük oranda transfer piyasasının herhangi bir düzenlemeye tabi olmamasında. Elbetteki zengin kulüpler her zaman daha önde olacak ama şu anki piyasada hiçbir düzenleme olmaması zengin kulüplerin çok yüksek bonservisleri karşılayabilmesini ve çok yüksek maaşlarla oyuncuları ayartabilmesini beraberinde getiriyor. Bu da daha mütevazi kulüplerin biraz öne çıktıkları durumda oyuncularını elde tutamamalarına sebep oluyor (bakınız bu sene Atletico Madrid ve Southampton'ın başına gelenler). Çeşitli kural ve düzenlemelere bağlı transfer piyasaları başka spor dallarında var (örn., NBA). Finansal Fair Play'in yanısıra UEFA'nın bunu da gündemine alması lazım.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/01/avrupa-kulupleri-altyapda-psikolojik.html" style="background-color: #fefdfa; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Avrupa Kulüpleri Altyapıda Psikolojik Gelişime Gittikçe Daha Çok Önem Veriyor</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/10/mac-sonuclarn-isabetli-tahmin-etmek.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Maç Sonuçlarını İsabetli Tahmin Etmek İçin Uzman Olmaya Gerek Var mı?</span></a><br />
<br />
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-88054382445044097302014-10-12T11:40:00.003-07:002014-10-12T11:43:53.953-07:00Sör'den Futbolda Psikolojinin Rolüne Dair Dersler II: Akıl Oyunları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://images.kitbag.com/mufc-140260.jpg?width=&height=&quality=95?width=535&height=535&quality=95" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank" title="Alex Ferguson otobiyografisinde basın toplantılarında akıl oyunlarına başvurduğu suçlamasıyla sık sık karşılaştığını belirtiyor. Fotoğraf: ManUtd Store"><img border="0" src="http://images.kitbag.com/mufc-140260.jpg?width=&height=&quality=95?width=535&height=535&quality=95" height="320" width="320" /></a></div>
Sör Alex Ferguson'ın spor kitapları arasında uzun süre çok satanlar listesinde 1 numarada kalan <a href="http://www.amazon.com/Alex-Ferguson-My-Autobiography-Sir/dp/0340919396/ref=sr_1_1?s=books&ie=UTF8&qid=1401546983&sr=1-1&keywords=ferguson+my+autobiography" target="_blank">otobiyografisinde </a>bir tam bölümü psikolojiye ayırdığını daha önce <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/05/sirden-futbolda-psikolojinin-rolune.html">yazmış </a>ve oyuncularla iletişim konusunda Sör'ün deneyim ve tavsiyelerini bloga <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/05/sirden-futbolda-psikolojinin-rolune.html">taşımıştım</a>. Şimdi de medya üzerinden verdiği mesajlara psikoloji penceresinden bakalım.<br />
<br />
Aktif menajerlik kariyeri boyunca Sör, medyayı ve basın toplantılarını rakip takım oyuncu ve menajerlerini etkilemeye yönelik "akıl oyunları" için bir araç olarak gördüğü iddiasıyla kimileri tarafından yerildi, kimileri tarafından övüldü! Kendisi varsayıldığı kadar ince elenip sık dokunmuş planlarla hareket ettiğini reddediyor ancak medyaya verdiği mesajlarda basit bir psikolojik teknik kullandığını da belirtmekten geri kalmıyor: Kendini doğrulayan kehanet.<br />
<br />
<a name='more'></a>Sör'ün en sık duyduğumuz iddialarından biri MANU'nun ligin ikinci yarısında performansını ne kadar yukarı çekip ligi ne kadar güçlü bitirdiğiydi. "Ligi her zaman yüksek performansla bitiriyoruz," "Hele bir ikinci yarıya kadar bekleyin," "Ligin ikinci yarısında MANU her zaman daha güçlüdür" mealinde sözleri yıllar boyunca Sör'ün basın toplantılarından hiç eksik olmadı. İşin aslı, Ferguson ligin ikinci yarılarında daha güçlü olmak için özel bir çalışma yapmadıklarını, ancak yıllar içinde bu söyleme hem futbolcularının hem de rakiplerin inandığını belirtiyor. Sör'ün söylemi MANU'lu oyuncuların ligin sonlarında hep özgüvenleri daha yüksek ve rakiplerine karşı kendilerini daha avantajlı hissetmelerine, rakiplerin de ligin sonlarında MANU'ya karşı hep daha çekingen kalmasına neden oluyor yıllar içerisinde. Yani herkesin kehanete inanması, ona göre davranmasına, sonunda da kehanetin doğru çıkmasına yol açıyor. Sör'ün bu oyununa aynı şekilde karşılık veren tek hoca 2009'da Chelsea'nin başındaki Carlo Ancelotti olmuş: "Alex hep Manchester'ın ligin ikinci yarılarında ilk yarıya göre daha iyi oynadığını söylüyor ama biz de ikinci yarılarda daha güçlüyüz" diyerek.<br />
<br />
Aynı şekilde MANU'nun oyunu asla bırakmayıp son dakikalarda gol bulabilme özelliğini de sürekli gündemde tutarak yıllar içerisinde maç sonunu rakip takımlar için bir baskı unsuru haline getirmiş Ferguson. Premier Lig spikerlerinden hocalarına, hakemlerinden oyuncularına kadar herkes "Fergie zamanının" yani MANU'ya karşı maçın uzatma dakikalarının daha yavaş aktığı geyiğini en az bir kere yapmıştır sanırım.<br />
<br />
Sör'ün psikoloji ile ilgili notlarından şimdilik bu kadar. Artık kendisinin akıl oyunları olmadığına göre, tüm gözler bu işin diğer üstadı Mourinho'da!<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/09/takmlarda-neden-yldzn-az-karar-cogu.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Takımlarda Neden Yıldızın Azı Karar Çoğu Zarar?</a></span><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/05/sirden-futbolda-psikolojinin-rolune.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;">Sör'den Futbolda Psikolojinin Rolüne Dair Dersler I: Oyuncularla İletişim</a></span><br />
<br />Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-46626690842918996842014-09-06T09:56:00.002-07:002014-09-06T09:56:13.321-07:00Takımlarda Neden Yıldızın Azı Karar Çoğu Zarar?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEnhyphenhyphenhCdAPrA-mNJzcnOxTO2fdZsEOKyQzW-JBYWuunla_45kNDDVuMUNBuM9BOO30d8rOQLG9ZXK3hrRVHwP8HMYEsWI68N6Bxm6BJzQQfYBq9rjoyxT1mLwkbCnW8tA4-haE95QtKjM/s1600/futbol_beyzbol_basketbol.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEnhyphenhyphenhCdAPrA-mNJzcnOxTO2fdZsEOKyQzW-JBYWuunla_45kNDDVuMUNBuM9BOO30d8rOQLG9ZXK3hrRVHwP8HMYEsWI68N6Bxm6BJzQQfYBq9rjoyxT1mLwkbCnW8tA4-haE95QtKjM/s1600/futbol_beyzbol_basketbol.png" height="318" title="Aşırı sayıda yıldız oynatmak futbol ve basketbolda geri teperken, beyzbolda ne kadar yıldız o kadar başarı var." width="320" /></a>Bir önceki <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/07/en-iyi-kulup-takmlarnda-oynayan.html">yazıda </a>milli takımlarda yıldız oyuncu sayısının bir noktadan sonra takımın performansını düşürdüğünü tartışmıştık. Takımın %50-60'ına kadar eklediğiniz her büyük kulüp oyuncusu performansı artırıyor. %60'dan sonra yıldızların getirisi azalıyor. %80'den sonra ise eklediğiniz her yıldız milli takım performansını aşağıya çekmeye başlıyor. Yani mahalle maçlarında "herkes general, hiç asker yok" tabirinin profesyonel futbolda da yeri var! Bir önceki yazıda değinemediğimiz konu neden yıldız sayısının belli bir noktadan sonra rakibi değil kendinizi vurduğuydu. İsterseniz bu yazıda bu soruyu tartışalım:<br />
<br />
<a name='more'></a>Önce cevaplamamız gereken futbolda gördüğümüz bu durumun tüm takım sporlarında yaşanıp yaşanmadığı. Yani bu sorun tüm takım sporlarında geçerli mi, yoksa sadece belli takım sporlarında mı yaşanıyor? Swaab<span style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;">*</span> ve arkadaşları çok fazla yıldız etksini basketbol ve beyzbolda da incelemişler. Sonuçlar ilginç: Basketbolda durum futbola benziyor. Belli bir yerden sonra her yeni yıldız oyuncu performansı düşürüyor. Hatta yıldızların zararı futboldakinden daha erken hissediliyor. Takımın %60'ından sonra eklediğiniz her yıldız performansı düşürüyor basketbolda. Beyzbolda ise böyle bir sorun yok. Beyzbolda ne kadar yıldızınız varsa o kadar iyi.<br />
<br />
O zaman çok fazla yıldızın zararı her takım oyununda değil sadece bazılarında görülüyor. Takım koordinasyonu ve başarı için oyuncuların birbirine bağımlılığının daha yüksek olduğu sporlarda. Beyzbolu, basketbol ve futboldan ayıran nokta bu. Her ne kadar takım oyunu olsa da çok yüksek bir takım içi koordinasyon ve birlikte çalışma gerektirmiyor. En azından futbol ve basketbol kadar gerektirmiyor.<br />
<br />
O zaman mesela takım içi koordinasyon ile ilgili. Yıldız oyuncular genelde takım hiyerarşisinde en üstte olmak isterler. O nedenle aralarında gerginlikler doğar. Bir noktaya kadar yıldızların katkısı aralarındaki gerginlikten daha fazladır. Saha içinde tolerans gösterilebilir. Ama futbol veya basketbolda takımın tamamını yıldızlardan kurarsanız, sahadaki iletişim bozukluğu ve koordinasyon eksikliğinin önüne geçmeniz çok zor olur. Basketbol örneğine geri dönersek: Aşırı sayıda yıldız oynatan takımların performansının düşmesi tamamen saha içi koordinasyon gerektiren oyunlarda sıkıntı yaşamaları. Asist sayısının düşmesi, çoğunlukla set oyunlarından gelen çift sayılık basketlerin azalması, defansif reboundların kaybedilmesi. Anlayacağınız bir sürü horoz birbirleri arasındaki koordinasyonu sağlayamayınca, köyün de sabahı geç oluyor.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/07/en-iyi-kulup-takmlarnda-oynayan.html" style="background-color: #fefdfa; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">En İyi Kulüp Takımlarında Oynayan Oyunculardan Kurulu Milli Takımlar Daha mı Başarılı?</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.2000007629395px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Hocaların Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak Olabilir mi?</span></a><br />
<br />
* Swaab, R. I., Schaerer, M., Anicich, E. M., Ronay, R., Galinsky, A. D. (2014). The too-much-talent effect: Team interdependence determines when more talent is too much or not enough. Psychological Science.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-2598147875773535702014-07-29T00:07:00.000-07:002014-07-29T00:07:01.273-07:00Bu Sitede de Futbol (ve Daha Fazlası) Var<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS5Dy9TS8T7Yl3CyF16C2njzC_HQvQfU6q-kI2TZLPi7jX6r2dlO_HvgJvIh4hW3wiJmMN_nxM7Vr103iv00Ravtr4xS6sbt1jHD7-GQ26aIrOEJXMRic2pY48X10qCCUjL-jiIUQBd-I/s1600/kacikprens+copy.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS5Dy9TS8T7Yl3CyF16C2njzC_HQvQfU6q-kI2TZLPi7jX6r2dlO_HvgJvIh4hW3wiJmMN_nxM7Vr103iv00Ravtr4xS6sbt1jHD7-GQ26aIrOEJXMRic2pY48X10qCCUjL-jiIUQBd-I/s1600/kacikprens+copy.png" height="96" width="400" /></a></div>
<a href="http://kacikprens.blogspot.com/" target="_blank">Kaçık Prens</a> yayın hayatına görece yeni başlayan bir podcast. Sevgili <a href="http://kacikprens.blogspot.com.tr/p/hakkmzda.html" target="_blank">Melih Kavukçu</a> ile bir süredir üzerinde düşündüğümüz (<a href="http://gulgunaydin.bilkent.edu.tr/" target="_blank">Gül Günaydın</a>'ın yönlendirmesiyle) ve hayata geçirdiğimiz bir proje. Psikoloji ve günlük hayat üzerine Melih'in deyimiyle "kahve muhabbeti" tadında sohbetlerimizi içeriyor. Tabi günlük hayat ve psikoloji deyince <a href="http://kacikprens.blogspot.com.tr/2014/07/bolum-6-dunya-kupas.html" target="_blank">futbol </a>da var içinde. Ama fazlası da var. <a href="http://kacikprens.blogspot.com.tr/2014/06/bolum-5-ayrlk.html" target="_blank">Aşk acısından</a> da bahsediyoruz, <a href="http://kacikprens.blogspot.com.tr/2014/04/bolum-1-pilot-parayla-saadet-olur-mu.html" target="_blank">mutluluk arayışımızdan</a> da. Kaçık Prens sohbetlerine sizi de bekleriz!<div>
<br /></div>
<div>
Mutlu bayramlar! </div>
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-37935551934252589282014-07-19T03:10:00.000-07:002014-07-19T03:10:00.620-07:00En İyi Kulüp Takımlarında Oynayan Oyunculardan Kurulu Milli Takımlar Daha mı Başarılı?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV9Km9dT3mSgfCtR5Z8pO3x07xXs_R8FQcRKM4k0Oso4h9B-Adyyf7KrqYXRr3q6HfJKV8cbuiwVvADA81_bx_oaErfNgdem7sBhFZtaiRXkrZ2iYVu5rb0SE1DbMxrxD73ZEOsilzfDY/s1600/fazla_yildiz_etkisi.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV9Km9dT3mSgfCtR5Z8pO3x07xXs_R8FQcRKM4k0Oso4h9B-Adyyf7KrqYXRr3q6HfJKV8cbuiwVvADA81_bx_oaErfNgdem7sBhFZtaiRXkrZ2iYVu5rb0SE1DbMxrxD73ZEOsilzfDY/s1600/fazla_yildiz_etkisi.png" height="295" style="cursor: move;" title="Milli Takımın performansıyla takıma büyük kulüplerden gelen oyuncu sayısı arasında ters U harfine benzeyen bir ilişki var" width="320" /></a></div>
Harika geçen <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/06/herkesin-icine-brezilya-kacms.html">Dünya Kupası'nın</a> etkisiyle olsa gerek bu sıralar aklım milli takımlarda. Başlıktaki soruya ilk bakışta "E, tabi ki!" diyesi geliyor insanın. Zira, en güçlü kulüp takımları daha rekabetçi liglerde ve turnuvalarda oynuyor, hal böyle olunca da oyuncular kendilerini daha çok geliştiriyor, baskıya daha dayanıklı oluyor gibi gerekçeler üretmek mümkün. Ancak veriye bakınca hikaye çok daha karmaşık.<br />
<br />
<div>
<a name='more'></a>INSEAD'dan Roderick Swaab ve arkadaşları* 2010 ve 2014 Dünya Kupası elemelerine katılan tüm ülke takımlarının (2010'da 207, 2014'de 209 ülke) performansını inceledikleri çalışmalarında bu soruya cevap aramışlar. Yani milli takımların elemelerdeki performansının takımda kaç tane büyük kulüp oyuncusu olduğuyla bir ilgisi olup olmadığını araştırmışlar. Büyük kulüp olarak da Deloitte'in her sene yayınladığı Elit Kulüpler listesindeki takımları almışlar. (Her sene güncellenen listede genelde Real Madrid, Manchester United gibi baba takımlar oluyor. 2014 listesine <a href="http://www.deloitte.com/view/en_GB/uk/industries/sportsbusinessgroup/sports/football/deloitte-football-money-league/index.htm" target="_blank">buradan </a>bakabilirsiniz.) Büyük takımlardan oyuncular olması bir yere kadar milli takımların başarısını artırıyor. Kadronun yaklaşık %50-60'ına kadar eklediğiniz her büyük takım oyuncusu milli takımın performansına olumlu etki yapıyor. Ancak %60'ı geçtikten sonra yıldızların etkisi gittikçe azalıyor. Hatta kadronun %80'inden sonra her eklediğiniz büyük kulüp topçusu performansı biraz düşürüyor. Hasılı yıldızın azı karar çoğu zarar...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
* Swaab, R. I., Schaerer, M., Anicich, E. M., Ronay, R., Galinsky, A. D. (2014). The too-much-talent effect: Team interdependence determines when more talent is too much or not enough. <i>Psychological Science</i>.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/06/herkesin-icine-brezilya-kacms.html">Herkesin İçine Brezilya Kaçmış!</a><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/08/gumus-madalyann-laneti-bronz-madalya.html" style="color: #7d181e; text-decoration: none;">Gümüş Madalyanın Laneti: Bronz Madalya Alanlar Neden Daha Mutlu?</a></span></div>
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-16598280498936790202014-06-19T01:44:00.000-07:002014-06-19T01:44:05.534-07:00Herkesin İçine Brezilya Kaçmış!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjShBbWl0lQnxwXUOoqUbfluXNKfroFRGvkIaJdram7ozEMo0XQPd0WDVMfuIKi9Lc9ApvNHw6fhPotBqyibQl3sGlqU1yiLzwfY2ixyna0fwAw64Rpof30z7vFhEEX-JJs-uI80_L5Ma4/s1600/dunya_kupasi_gol.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjShBbWl0lQnxwXUOoqUbfluXNKfroFRGvkIaJdram7ozEMo0XQPd0WDVMfuIKi9Lc9ApvNHw6fhPotBqyibQl3sGlqU1yiLzwfY2ixyna0fwAw64Rpof30z7vFhEEX-JJs-uI80_L5Ma4/s1600/dunya_kupasi_gol.png" height="192" title="Yaşımın yettiği Dünya Kupaları'nda maç başına gol ortalamaları (Not: 2014 dışındaki istatistikler Eurosport.com'dan alınmıştır.)" width="320" /></a>Söz verdiğim gibi Sör Alex Ferguson'ın futbolda psikolojinin yerine ilişkin <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/05/sirden-futbolda-psikolojinin-rolune.html">izlenimlerine </a>döneceğiz ama şu Dünya Kupası'nda olup biten karşısındaki keyfimi ve şaşkınlığımı araya gireyim dedim. Neler oluyor öyle! Neredeyse her maçta heyecan verici oyunlar, paslar ve en önemlisi bol bol gol görmek mümkün. (Gariban İspanya'nın başrolünde olduğu dramatik sürpriz faktörümüz de var, daha ne olsun!). Daha gruplarda ikinci maçlar tamamlanmadan 60 gol'e ulaştık, maç başına 3 gol atılmış!<br />
<br />
<a name='more'></a>Sosyal psikolojinin önemli bulgularından biri normların gücüdür. Etrafınızdaki insanlar nasıl davranırsa siz de öyle davranmaya başlarsınız. Mesela yeni taşındığınız bir mahallede komşularınız az elektrik tüketiyorsa bir süre sonra siz de elektrik tüketiminizi kısarsınız. Ya da komşular çok elektrik tüketiyorsa sizin de elektrik tüketiminiz zaman için de artar.* Dünya Kupalarında da böyle mi oluyor ne. Takip ettiğim ilk Dünya Kupası İtalya 90'dı. Orada herkesin içine savunmacı İtalya kaçmıştı, Dünya Kupası tarihinin en düşük maç başına gol ortalaması turnuvasıydı İtalya 90. Bugünse Brezilya'ya ayak basan Brezilya'dakiler gibi oynamaya başladı :)<br />
<br />
Aman nazarımız değmesin, böyle devam etsin turnuva. İyi seyirler...<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/08/gumus-madalyann-laneti-bronz-madalya.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Gümüş Madalyanın Laneti: Bronz Madalya Alanlar Neden Daha Mutlu?</a></span><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/11/batl-inanclar-sansl-tlsmlar-sporcu.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Batıl İnançlar, Şanslı Tılsımlar... Sporcu Performansını Artırabilir mı?</a></span><br />
<br />
* Schultz, P. W., Nolan, J. M., Cialdini, R. B., Goldstein, N. J., & Griskevicius, V. (2007). The constructive, destructive, and reconstructive power of social norms. <i>Psychological Science, 18</i>, 429-434.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-56402498666000196352014-05-31T08:24:00.000-07:002014-06-01T06:38:56.223-07:00Sör'den Futbolda Psikolojinin Rolüne Dair Dersler I: Oyuncularla İletişim<a href="http://images.kitbag.com/mufc-140260.jpg?width=&height=&quality=95?width=535&height=535&quality=95" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="Alex Ferguson çok ses getiren otobiyografisinde psikolojiye de bir bölüm ayırmış. Fotoğraf: ManUtd Store"><img border="0" src="http://images.kitbag.com/mufc-140260.jpg?width=&height=&quality=95?width=535&height=535&quality=95" height="320" width="320" /></a>Sör Alex Ferguson geçtiğimiz Kasım ayında yayınlanan <a href="http://www.amazon.com/Alex-Ferguson-My-Autobiography-Sir/dp/0340919396/ref=sr_1_1?s=books&ie=UTF8&qid=1401546983&sr=1-1&keywords=ferguson+my+autobiography" target="_blank">otobiyografisinde </a>bir tam bölümü psikolojiye ayırmış. Heyecanla okdum. Modern futbolun en önemli isimlerinden birinin oyunda psikolojinin rolüne ilişkin görüşlerini Uzaktan Orta'da kayda geçirmek gerek.<br />
<br />
Sör'ün ilk ve en önemli psikolojik prensibi oyunculara gerçekçi geri bildirim vermek. Formu düşen oyuncuya bunu doğrudan söylemek. Sör, oyuncuları motive etmek için sürekli övmenin uzun vadede işe yaramayacağını söylüyor. Performansları iyiyse iyi olduğunu, kötüyse de kötü olduğunu oyuncularına direkt olarak vakit geçirmeden söylemeyi tercih etmiş kariyeri boyunca.<br />
<br />
<a name='more'></a>Endüstri psikolojisi ve sosyal psikolojideki bazı araştırmalar Sör'ün fikrini destekliyor. Gerçekçi geri bildirim, içeriği olumlu da olsa olumsuz olsa uzun vadede performansı artırıyor. Yine çalışmaların önemine dikkat çektiği bir nokta olumsuz geri bildirimi verirken oyuncunun kendine olan güveninin zedelenmesine izin vermemek. Yani "sen kötü oyuncusun" mesajı yerine "bugün kötü oynadın" mesajını vermek. Sör de o çok ünlü haşlama seanslarında buna çok dikkat etmiş. Hatta bir adım ileri de gitmiş: "Eleştiriyi cesaretlendirme ile dengeleme" diye tabir ettiği şekilde vermiş olumsuz geri bildirimlerini. "Bugünkü oyunun bir rezaletti..." demiş ama hemen ardından eklemiş "...senin ayarındaki bir oyuncuya göre."<br />
<br />
Sör'ün önerilerine benim ekleyeceğim tek şey aynı hassasiyeti olumlu geri bildirim verirken de göstermek: Yani olumlu geri bildirimi oyuncunun performansına bağlamak, oyuncu olarak yeteneğine değil. "Bugün çok iyi iş çıkardın" demek, "Sen çok iyi bir oyuncusun" demek yerine. Yeteneğine dair üstüste övgüler alan oyuncular performansları düştüğü zaman ciddi bir özgüven kırılması yaşarlar. "Artık eskisi gibi iyi bir oyuncu değilim" kaygısına kapılırlar. Halbuki övgüyü performanslarına alan oyuncular, performansları düştüğünde bunun yeterince gayret göstermemekten kaynaklandığını düşünürler. Dolayısıyla başarılı olmak için daha çok gayret gösterip düşük performanstan daha çabuk kurtulurlar.<br />
<br />
Tekrar Sör Alex Ferguson'ın yazdıklarına dönersek: Önemli bir uyarısı futbolcularla asla kavga çıkartacak bir ortama girmemek. Geri bildirim verirken oyuncuya karşı agresif bir tutum sergilemek oyuncunun kendini mağdur hissedip savunmaya geçmesine ve en kötüsü hocanın değil kendisinin haklı olduğuna inanmasına neden olur.<br />
<br />
Sör'den derslere devam edeceğiz. <br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Hocalarin Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak Olabilir mi?</a></span><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Durum Kötü, Hocayı Gönderelim! Ya da...</a>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-34781640311763636762014-05-07T06:55:00.000-07:002014-05-07T06:55:31.657-07:00Fransız Takımında Kadın Teknik Direktör<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh29Qu4KJ0ldPoijHwhDGoIyagD0ZjvmE-YzU_r3eqNybmtlq99fQvjVgr75U1QVa7wlC1v-KBKOTbj7aUMzmRUTwJtaqh5AjOJNXrx2ivrgVJaBb4EfmA_2W9W8yIEI50jwBUSICgeA9g/s1600/Helena_Costa.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="Helena Costa Fransa ikinci ligindeki ilk kadın teknik direktör olacak."><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh29Qu4KJ0ldPoijHwhDGoIyagD0ZjvmE-YzU_r3eqNybmtlq99fQvjVgr75U1QVa7wlC1v-KBKOTbj7aUMzmRUTwJtaqh5AjOJNXrx2ivrgVJaBb4EfmA_2W9W8yIEI50jwBUSICgeA9g/s1600/Helena_Costa.jpg" height="320" width="305" /></a></div>
Fransa İkinci Ligi takımlarından Clermont Foot yönetimi teknik direktörlüğe Helena Costa'yı getirdi. Tarihi bir olay. İlk defa Avrupa'nın üst düzey beş lig sisteminden birinde ikinci lig düzeyinde bir kadın teknik direktör sahaya çıkacak. Ne diyelim darısı birinci liglerin başına!<br />
<br />
Esasında Helena Costa'nın CV'si bir erkekte olsa çoktan birinci ligde bir şans yakalamıştı bence. Benfıca erkek genç takımıyla hem Portekiz hem dünya şampiyonluğu yaşamış biri. Genç takımlarda böylesine bir başarının normalde A takımı için hoca arayan yönetimlerin dikkatini çekmesi beklenir. Çekmesine çekmiştir de, kadın olması sıradaki adaya geçilmesine neden olmuştur büyük ihtimalle.<br />
<br />
<a name='more'></a>Ayrımcılığın her türlüsü tüm dünyada, hayatımızın her alanında büyük sorun. Bugün Helena Costa'nın başarısını okurken düşündüm: Futbol ya da daha genelde spor dünyası ayrımcılıkla mücadelede nerede? 2014 yılında ikinci ligde bir erkek takımının kadın teknik direktör atamasını tarihi bir ilk olarak kutluyorsak çok da iyi durumda olduğumuz söylenemez. Ancak tamamen umutsuzluğa kapılmamak lazım. Ayrımcılığa karşı tepkide gittikçe daha sert ve tavizsiz davranmaya başladı spor kamuoyu. Öyle ki bazı olaylar diğer kurum ve camialara da örnek teşkil edebilir. Yakın tarihten sayarsam: LA Galaxy'den Robbie Rogers gay olduğunu açıkladığında futbolcu meslektaşlarından aldığı destek çok önemliydi. Premier Lig'in tartışmasız en iyi istatistiklerinden birine sahip kadın yan hakem Sian Massey hakkında ileri geri konuşan Sky Sports spikerleri Andy Gray ve Richard Keys laflarını yemekle kalmadılar, tıpış tıpış ayrılmak zorunda kaldılar çalıştıkları kanaldan. Keşke cinsiyet ayrımcılığının tespit edildiği her kurumda böyle sert cezalar verilse. Birkaç hafta önce Alves'in atılan muzu yemesiyle başlayan kampanya zihninizdedir hala. Ya NBA'e ne demeli? LA Clippers'ın sahibi Donald Sterling ırkçı söylemi nedeniyle ömür boyu oyundan men edildi! Etnik ayrımcılığa her kurumda bu kadar sert karşı durulsa önemli mesafe katetmez miyiz?<br />
<br />
Hasılı, her geçen gün ayrımcılığa daha şiddetli tepki veriyor spor kamuoyu ve kural koyucuları. Ama bu yetmez. Ayrımcılığa karşı dururken, sporda eşitliğe hizmet eden her adımın üzerine titremek, bu çabaları sahiplenmek lazım. Misal, herhalde Fransız ikinci liginde tuttuğunuz favori bir takımınız yoktur. Benim de yoktu birkaç saat öncesine kadar. Artık var. Hocasının arkasında durursa Clermont Foot'luyuz!<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/04/hayrdr-kallstrom-ramsey-chamberlain.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Hayırdır Kallstrom, Ramsey, Chamberlain; Gülünecek Bir Şey mi Var Evladım?</a></span><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: black; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/04/panter-kaleci-3-takmlar-gerideyken.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Panter Kaleci 3: Takımları Gerideyken Kaleciler Penaltılarda Sağa Atlıyor</a></span><br />
<br />
<br />
<br />
<br />Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-48925999299198526002014-04-24T06:09:00.000-07:002014-04-24T06:34:03.343-07:00Son Bir Romantiklik Daha Yapıyorum, Ondan Sonra Gerçek Dünyaya Döneceğim<a href="http://i2.cdnds.net/13/45/618x940/the-class-of-92-man-united.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="92 mezunları üzerine bir de belgesel çekilmişti yakın zamanda."><img border="0" src="http://i2.cdnds.net/13/45/618x940/the-class-of-92-man-united.jpg" height="320" width="210" /></a>Blogu takip edenler bilir, bu sezon sonuç ne olursa olsun Moyes'in kalması taraftarıydım. Tekrar etmeyeyim, zira olanla ölene çare olmuyor (Merak edenler bu konuda yazdığım iki yazıyı <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html">buradan </a>ve <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/02/kabus-suruyor-ben-yazyorum.html#more">buradan </a>okuyabilir). Manchester United yönetimi Moyes'in görevine son verdi.<br />
<br />
Sezon sonuna kadar takımı Ryan Giggs'in çalıştıracağı açıklandı, yardımcılıklarını ise Paul Scholes, Phil Neville ve Nicky Butt yapacaklar. Yani MANU akademisinin 1992 mezunları. Manchester'ın 90'ların sonunda efsaneleşen Şampiyonlar Ligi şampiyonu kadrosunun bileşenleri. Birgün bu ekibin Manchester United'ı çalıştırması fikri her taraftarı heyecanlandırıyordu. Moyes denemesinden sonra Manchester'da istikrar tutkunlarının tutunacak son dalı belki de. Szeonun son dört haftasında 12 puan alsalar mesela, bu ekip takımın başında kalır mı acaba diye ben de heyecanlandım ama romantizmim kursağımda kaldı: Yönetim çok net açıkladı. Sonuç ne olursa olsun 4 hafta sonra gidecekler. Tekrar risk almak istemiyor yönetim.<br />
<br />
<a name='more'></a>Bu açıklama uzun süreli menajer projesinin sonu ve benim gibilerin de gerçek dünyaya dönmesi gerekliliğinin işaretidir. Sadece 1992 mezunlarının takımın başında kalmayacak olması değil beni bu hükme götüren. Yönetimler başarısız sezonlardan sonra genelde yeni teknik direktörü eskisinin tersi özelliklere sahip olanlar arasından seçiyor. Taktik, teknik anlamda değil. Bu sabah <a href="https://uk.eurosport.yahoo.com/football/teams/manchester-united/" target="_blank">Eurosport'da</a> çok iyi özetlendiği gibi daha çok kişilik ve medya ve taraftar ilişkilerini yönetmek anlamında. Sessiz sakin bir tipse gönderilen, yerine sözünü sakımayan, sesi çok çıkan biri geliyor. Ya da çok öne çıkan biriyse giden yerine daha sessiz sakin biri geliyor. (Önemli kararlar bazen alakasız görünen kriterler temelinde verilebiliyor. Daha önce de sadece sarışın olduğu için oyun tarzı daha çok beğenilen futbolculardan <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2012/10/ben-futbolcunun-fizikli-ve-sarsn-olann.html">bahsetmiştim</a>.) Moyes'in yerine düşünülen isimlere bakıyorum: Van Gaal, Klopp, Ancellotti... Manchester United taraftarı şovunu yapan bir hocaya hazır olsun anlayacağınız. Bu tarzdaki hocaların çalışma tarzı daha kısa vadeli. Yapacakları iş kalmadığını hissettikleri zaman yeni bir heyecan arıyorlar genelde. Yani bir sonraki hocanın görev süresi iki-üç sene olacak gibi en fazla. Umarım yanılırım...<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/02/kabus-suruyor-ben-yazyorum.html#more" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><span style="color: black;">Kabus Sürüyor, Ben Yazıyorum</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html">MANU Taraftarının Çetin Sınavı: Uzun Vadede Başarı İçin Kısa Vadedeki Kupalardan Vazgeçmek</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/10/ben-futbolcunun-fizikli-ve-sarsn-olann.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><span style="color: black;">Ben Futbolcunun Fizikli ve Sarışın Olanını Severim: Futbolcuları Değerlendirirken Hocaların Düştüğü Yanılgılar</span></a>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-7596393589950861032014-04-07T01:40:00.002-07:002014-04-07T01:43:08.879-07:00Hayırdır Kallstrom, Ramsey, Chamberlain; Gülünecek Bir Şey mi Var Evladım?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://twitter.com/FootballFunnys/status/452849032193667072/photo/1" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="Neye gülüyor bu adamlar?"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2EnHKl76UJoTzFpdXKZ8lwFqn9J3l6rG708-dWceebiZI1i90YD-Xj3Sf90Vbrp5-R-tGUhF_mclGPGUOwX8qZr9cHTz3LQ8fXHdCcMBpX_9o4i7RaM-pWC-xX6aBWYhWG_tFcMI1rdk/s1600/Everton-Arsenal.jpg" height="263" width="400" /></a></div>
<div>
Hafta sonu Premier Lig'de sonucu en çok merak edilen maç şüphesiz Everton-Arsenal maçıydı. Şampiyonlar Ligi'ne son bileti kapma yolunda (diğer üç bilet Liverppol, Chelsea ve Manchester City'nin) iki takım için de çok kritik bir maçtı. Son haftalardaki formuyla Everton'ın düşüşte olan Arsenal'ı yenebileceğinden bahsediliyordu ama kimse Martinez'in öğrencilerinin Wenger'in çocuklarını bu kadar çaresiz duruma düşürüp sahadan sileceğini tahmin etmemiştir sanırım. Sonuç: 3-0. Şampiyonlar Ligi bileti için avantaj Everton'da şimdilik.<br />
<br /></div>
<div>
Maçın yorumları yapılacaktır ama benim için maçın en ilginç anı yukarıdaki fotoğraf oldu. Sosyal medyada bir süredir dolaşan fotoğraf Everton'ın ikinci golünden sonra Martinez ve Lukaku'nun sevincini görüntülüyor ama arkada çok ilginç ve Arsenal taraftarlarını çıldırtan bir durum var: Arsenal yedek kulübesinden Kallstrom, Ramsey ve Chamberlain da Martinez ve Lukaku'nun sevincine bakıp gülümsüyor. Fotoğraflanacaklarını bilseler yapmazlar diye düşünüyor insan ama belki de kontrol edememişlerdir kendilerini ve sızıvermiştir gülümseme yüzlerine, olamaz mı?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a name='more'></a>Sahiden duygularımızı karşımızdakilere göstermeyip saklamakta ne kadar becerikliyiz? Aslına bakarsanız bu konuda sandığımızdan çok daha iyiyiz. Çoğu zaman karşımızdakinin ne hissettiğimizi söyleyebileceğini düşünürüz ama aslına bakarsanız duygularımızı bastırmak istediğimizde tabiri yerindeyse bir "Poker suratı" takınıp, karşımızdakine bir şey belli etmeyebiliriz. Normalde bizi gülümseten, üzen, kızdıran veya tiksindiren bir şey gördüğümüzde hem yüzümüzün şekli hem de vücut hareketlerimiz otomatik olarak o duyguya göre değişir. Ancak bilinçli olarak ne hissettiğimizi göstermemeye çalışırsak bunda genelde başarılı oluruz. Örneğin Stanford üniversitesinden James Gross araştırmalarında katılımcılardan gördükleri fotoğraflar karşısında duygularını bastırmalarını istemiş. Fotoğrafların uyandırdığı duygu ne olursa olsun (sevinç, üzüntü, tiksinti) katılımcılar duygularını bastırmakta gayet başarılı olmuşlar, örneğin vücutları çok az hareket etmiş, kalp atışları tepki vermemiş fotoğraflara. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Fakat mesele şu ki duygularımızı saklayabilmek ancak bilinçli olarak ve enerji sarfederek yapılabilecek bir iş. Kendimizi serbest bıraktığımızda ya da vücudumuzun herhangi bir yerinin tepki vereceğini fark etmediğimizde duygular vücudun çeşitli yerlerinden dışarı sızıyor. Bunun en güzel örneklerinden birini Michael Slepian ve arkadaşları poker oyuncularının vücut hareketlerini inceledikleri çalışmalarında veriyorlar. Poker oyuncuları ellerindeki kartlar iyi de olsa kötü de olsa renk vermezler. Yüzlerinden bir şey okumak zordur. Bunun nedeni bilinçli olarak yüz ifadelerini bastırmaları. Ancak vücutlarındaki başka bir yerin tepki verebileceğini düşünmediklerinden poker oyuncuları tüm enerjiyi yüz ifadelerini bastırmaya verir. Slepian ve arkadaşları çok sayıda poker oyuncusunun vücut hareketlerini çalışarak ellerindeki kartların iyi olup olmadığını oyuncuların kol hareketlerine bakarak tahmin etmenin mümkün olduğunu bulmuşlar. Yani duygu bastırılmayan yerden sızmış dışarı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gariban Kallstrom, Ramsey ve Chamberlain işte bu durumun kurbanı olmuşlar. O an bastırma gereği hissetmeyince sızıvermiş gülümseme...<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html"><span style="color: black;">MANU Taraftarının Çetin Sınavı: Uzun Vadede Başarı İçin Kısa Vadedeki Kupalardan Vazgeçmek</span></a><br />
<u><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2011/11/teknik-direktorun-basars-yuzunden.html">Teknik Direktörün Başarısı Yüzünde<span id="goog_434811165"></span><span id="goog_434811166"></span>n O<span id="goog_434811168"></span><span id="goog_434811169"></span>kunur</a></u></div>
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-41364482334234495322014-04-02T07:57:00.000-07:002014-04-02T22:41:42.745-07:00Panter Kaleci 3: Takımları Gerideyken Kaleciler Penaltılarda Sağa Atlıyor <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTj0iScRpyXFH5eb2rC7o-km_qCf3LdNbq4NuUB20NKIrUFJmLW0eoZJS-Yp2Vgiye1C5XJlBrye9RwAcfMXhX4HREZMSdKCSyEthm6Vvq00iNwGsbr8VXaG9OGHjU8qTzqMSlYTuBU1Y/s1600/penalty_right_dive.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTj0iScRpyXFH5eb2rC7o-km_qCf3LdNbq4NuUB20NKIrUFJmLW0eoZJS-Yp2Vgiye1C5XJlBrye9RwAcfMXhX4HREZMSdKCSyEthm6Vvq00iNwGsbr8VXaG9OGHjU8qTzqMSlYTuBU1Y/s1600/penalty_right_dive.jpg" height="212" title="Stres ve zaman baskısı takımları gerideyken kalecilerin penaltıda daha çok sağa atlamasına sebep oluyor." width="320" /></a></div>
Bu blogu yazmaya başladığımdan beri Panter Kaleci serisi en çok soru ve yorum aldığım yazılar. Serinin birinci <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2010/09/panter-kaleci-penaltda-ne-yapar.html">yazısında </a>kalecilerin ortada durmaları durumunda penaltı kurtarma olasılıklarının arttığını, ikinci <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2010/12/panter-kaleci-2-top-yine-penalt.html">yazısında </a>ise kalecilerin çıplak gözle görülmesi çok zor derecede azıcık sağa ya da sola yakın durmalarının penaltıcıların topu hangi yöne atacağını etkilediğini tartışmıştık. Üçlemeyi o anki skorun kalecinin penaltıda hangi tarafa atlayacağını etkileyip etkilemediğini tartışarak tamamlayalım. (Tamamlayalım diyorum ama belki ileride Star Wars gibi üç yazı daha yaparız kaleci psikolojisi üzerine :))<br />
<br />
<a name='more'></a>Sorumuzun cevabını Amsterdam Üniversitesi'nden Roskes ve arkadaşları* vermiş. Dünya Kupası'nda 1982'deki Batı Almanya-Fransa maçıyla başlayıp 2010'daki Uruguay-Gana maçına kadar penaltılara kalan 22 maçtaki penaltı atışlarını incelemişler. Takımları gerideyken kaleciler iki kat daha fazla sağa atlamış!<br />
<br />
Takımları öndeyken ya da skor eşitken her yöne eşit atlarken, takımları gerideyken sağı iki kat fazla tercih etmelerinin nedeni ne ola ki? Roskes ve arkadaşlarına göre beynin sol tarafındaki yüksek aktivite buna neden oluyor. Şöyle ki: Bir hedefe ulaşmaya çalışırken beynimizin sol tarafı daha etkin hala geliyor. Beynin sol tarafı daha etkinken sağa doğru hareketlenme, sağ tarafı etkinkense sola doğru hareketlenme olasılığımız artıyor. Bu sadece spor yaparken ya da futbol oynarken değil, günlük hayatımızın her alanında böyle. Kurt Seyit Şura'yı öperken kafasını niye sola değil de daha çok sağa yatırıyor diye merak ediyorsanız senaryo gereği değil tamamen doğal eğilimlerden. İnsanların çoğu sevgilileriyle öpüşürken kafalarını sağa yatırıyor. Neyse konuya dönelim. Sağa doğru hareketlenme doğal ve otomatik bir davranış. Bu tür otomatik davranışları stres altındayken ve zaman baskısı varken kontrol etmek çok zor. Penaltı noktasında takımı mağlup kalecinin yaşadığı tam da bu. Takımı yenik ve o yüzden stresi yüksek. Ve rakibi topa vurduktan sonra anında karar vermek zorunda. Sonuç otomatik eğilime yenik düşmek ve sağa atlamak...<br />
<br />
Bu sonuçlar üzerinde düşününce merak ettiğim şey şu: Acaba tecrübeli penaltıcılar zaman için de farkına varmadan da olsa kalecilerin bu eğilimini anlayıp rakip takım gerideyken penaltıları daha çok sola atmaya başlıyorlar mı? Penaltılarını bazen sağa bazen sola karışık gönderen bir Gerrard, bir Rooney yıllar içinde belki farkında olmadan, bilinçaltında bu durumu anlayıp kendi takımları önde olduğunda sola gönderiveriyorlar mı meşin yuvarlağı? İncelemek lazım.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/09/panter-kaleci-penaltda-ne-yapar.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><span style="color: #993300;">Panter Kaleci (!) Penaltıda Ne Yapar?</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/12/panter-kaleci-2-top-yine-penalt.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><span style="color: #993300;">Panter Kaleci 2: Top Yine Penaltı Noktasında</span></a><br />
<br />
*Roskes, M., Sligte, D., Shalvi, S., & De Dreu, C. K. (2011). The right side? Under time pressure, approach motivation leads to right-oriented bias. Psychological Science, 22, 1403-1407.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-15933187935463263942014-03-25T09:34:00.002-07:002014-03-28T07:46:02.582-07:00Bir Futbolcunun Dinamizmi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaxZod5TmD9szC8yNLOQmAjOA347EUIFcg2LFG2TDUjfQXIYf3QXKbCVIDzQ3ouYdt8AoC-BP3Xe3csDMQufBOmSsgd3jJ12uqgX8ICmZ6GY1h8ysCeYgBbzgFpYUSNKonMIhgMycu7gA/s1600/WLA_moma_Umberto_Boccioni_Dynamism_of_a_Soccer_Player_4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaxZod5TmD9szC8yNLOQmAjOA347EUIFcg2LFG2TDUjfQXIYf3QXKbCVIDzQ3ouYdt8AoC-BP3Xe3csDMQufBOmSsgd3jJ12uqgX8ICmZ6GY1h8ysCeYgBbzgFpYUSNKonMIhgMycu7gA/s1600/WLA_moma_Umberto_Boccioni_Dynamism_of_a_Soccer_Player_4.jpg" height="311" title="Bir Futbolcunun Dinamizmi Umberto Boccioni'nin en önemli eserlerinden" width="320" /></a>An itibariyle 79 gün 4 saat kalmış Dünya Kupası'nın başlamasına. Dört senede bir heyecanla beklediğim şölen. Benim için tartışmasız en sevdiğim turnuva. Şampiyonlar Ligi ikinci sırada. Premier Lig üçlüyü tamamlıyor.<br />
<br />
Günün önemli kısmını insan davranışını anlamaya çalışarak geçiren (kalan kısmında da maç izleyen :)) biri olarak davranışlara neden olan mekanizmaları açıklamakta fena sayılmam (en azından öğrencilerim ve blogun <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/p/futbolda-spor-psikolojisi.html">spor psikolojisi</a> kısmının takipçileri böyle düşünüyor, sağolsunlar). Lakin kendi hislerimi açıkça ifade etmekte hep zorlanırım.<br />
<br />
<a name='more'></a>Böyle durumlarda bilim insanı susacak, sözü sanatçıya bırakacak. En azından benim için böyle. Dünya Kupası öncesi içimi kıpır kıpır yapan çocuksu heyecanı ben tarif edemem, bırakıyorum üstad Umberto Boccioni anlatsın. "Bir Futbolcunun Dinamizmi" en ünlü eserlerinden. Ben bakınca küçük, hızla gerçekleşen, heyecanlı enstantaneler geliyor aklıma... Zekice bir verkaç, beklenmedik anda çıkan bir şut gibi... Boccioni'nin resmettiği dinamizm Dünya Kupası'nı beklerken ve turnuva süresinceki heyecanımı tam anlatıyor... Bilmem siz ne hissedersiniz.<br />
<br />
Futbol taraftarının modern sanattan anlamayacağına dair bir önyargı var çoğu insanın kafasında. İstatistiksel olarak saçma bir kere bu. Dünyada bu kadar seveni olan bir oyunda, her zevkten insan vardır. Kimi futbol taraftarı modern sanatı sever, kimisi sevmez. Kendi hesabıma konuşmam gerekirse ben pek anlamıyorum modern sanattan ama bu ilginç aleme açılan kapılardan biri benim için Boccioni'nin yapıtı :) Bir diğeri ise Henri Rousseau'nun <a href="http://www.guggenheim.org/new-york/collections/collection-online/artwork/3542" target="_blank">Futbolcular </a>adlı tablosu...<br />
<br />
Güzel bir turnuva olsun...<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/11/batl-inanclar-sansl-tlsmlar-sporcu.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Batıl İnançlar, Şanslı Tılsımlar... Sporcu Performansını Artırabilir mı?</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/10/mac-sonuclarn-isabetli-tahmin-etmek.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">Maç Sonuçlarını İsabetli Tahmin Etmek İçin Uzman Olmaya Gerek Var mı?</span></a><br />
<br />Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-43952582221991334312014-02-10T07:24:00.000-08:002014-02-11T09:48:07.126-08:00Kabus Sürüyor, Ben Yazıyorum<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a _blank="" href="http://i.telegraph.co.uk/multimedia/archive/02783/david-moyes_2783026k.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" title="Manchester Yönetimi sabredecek mi yoksa Moyes hoşçakal Old Trafford diyecek mi?. Fotoğraf: Telegraph"><img border="0" src="http://i.telegraph.co.uk/multimedia/archive/02783/david-moyes_2783026k.jpg" height="247" width="400" /></a></div>
Diyeceksiniz ki niye yazıyorsun? İlla yazacaksan mis gibi bir Liverpool izledin Cumartesi onu yaz. İki nedeni var: Birincisi Manchester United taraftarlığı. İkincisi ise durumun ilginçliği. Üst düzey liglerde başı çeken takımlarda teknik direktör sürekliliği diye bir şey kalmadı. Bu yönüyle Ferguson'un Manchester United'ı ve Wenger'in Arsenal'ı tam anlamıyla birer vaka çalışması. Manchester United Sir'in emekliliğinden sonra altı yıllık sözleşmeyle Moyes'i getirerek bir uzun soluklu menajer projesi daha başlattı. Eğer bu aşı tutarsa birçok takım için oyunun kurallarını değiştirebilir. Takımlar uzun soluklu projelerine daha fazla sadakatle bağlanırlar. Aşırı ilgim bu yüzden. Neyse, bu uzun girizgahdan sonra geçen yazıda bıraktığımız yerden devam edelim.<br />
<br />
<a name='more'></a>Bir önceki <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html">yazıda </a>Manchester United taraftarını uzun vadede istikrar uğruna bekleyen acı dolu testten bahsetmiştik. Dünkü Fulham beraberliğinden sonra bu sezon hiç yapmadıkları kadar yüksek tondan çaldılar ıslığı ama yine de şimdiye kadar çok iyi durdular takımın arkasında. Durmasına durdular da, Moyes geçiş sürecini iyi yönetti mi?<br />
<br />
Elbette iyi yönetti diyemem. Ama kötü de değil. Anlayışla karşılanabilir bir vasatlık diyelim. Dile kolay 26 yıl takımın başında kalan bir hocadan devraldı görevi. Hem de kadroda değişim vaktinin geldiği bir noktada. Moyes değişim gerektiğini bilmiyor muydu, ya da fark edememiş miydi? Bal gibi biliyordu ama değişikliği yapması için şartlar uygun değildi. Daha önce <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html">yazdığım </a>gibi bir hocanın kadroda değişiklik yapma kararını rahatlıkla verebilmesi önceki sonuçların ne olduğuna bağlı olarak değişiyor. Eğer Manchester United geçtiğimiz sezon başarısız olsaydı emin olun Moyes istediği değişiklikler için yazdan düğmeye basabilecekti. Ama 11 puan farkla şampiyon olmuş kadroyu değiştirdiğinde ortaya çıkacak başarısızlığın yaratacağı pişmanlık ve baskıdan çekindi. Doğrusunu isterseniz yazın kadroda değişim vakti geldiğini söyleyenler şimdiki kadar çok da değildi. Yani Moyes'in yanında bir kamuoyu desteği olmayacaktı.<br />
<br />
Sonuç olarak Moyes bu kadroya geçen seneki net şampiyonlukla fazlasıyla hak ettikleri bir yılı daha verdi. Fakat işler herkesin beklediğinden kötü gitti. Değişimin gerektiği konusunda şimdi herkes hemfikir. Eğer yönetim bir çılgınlık yapıp Moyes'i görevden almazsa, Moyes'in asıl testi bu yaz başlayacak. Hücum opsiyonları çok kötü durumda değil (Rooney'nin kalacağını varsayıyorum). Savunmanın ortasına iki yeni isim, bir sol bek (Evra'nın üzerindeki yükü hafifletmek için) ve iki orta saha alacak sanırım ilk etapta. İmkanı el verirse bir de yeni kanat oyuncusu ya da santrafor ekleyecek karışıma. Manchester United için bir sene Şampiyonlar Ligi'nde olmamak felaket değil. Ama bunun üç-dört seneye çıkmasına izin vermemek Moyes'in asıl testi. Yani hem değişimi yönetirken hem de takımı yeniden ilk dörde atmak.<br />
<br />
Bunu başarırsa özlemini duyduğumuz kenar yönetim istikrarı modern futbolda da uygulanabilir bir model olarak karşımıza çıkacak. Yok başaramazsa fitil olduğumuz <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html">zırt pırt hoca değiştirme illeti </a>bu oyunun kaderi olabilir maalesef.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2014/01/manu-taraftarnn-cetin-snav-uzun-vadede.html">MANU Taraftarının Çetin Sınavı: Uzun Vadede Başarı İçin Kısa Vadedeki Kupalardan Vazgeçmek</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com.tr/2013/12/hocalarin-takmda-operasyon-yapmasnn.html">Hocaların Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak mı?</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Durum Kötü, Hocayı Gönderelim! Ya da...</a><br />
<div class="MsoNormal">
</div>
Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-62081954495775429312014-01-20T02:02:00.000-08:002014-01-20T02:03:24.453-08:00MANU Taraftarının Çetin Sınavı: Uzun Vadede Başarı İçin Kısa Vadedeki Kupalardan Vazgeçmek<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQRo_ZwBxfSE35chy9acoJvdoPqM6IQsbRt_zOPls4ciBnTbLTY_7LpLm7GhqqtA7hmjsQHvOgYDWLvF9KccyXCkQgiEEMEOQ80TQUE6_Vdeyy-xsaajyDhHfBnbMrfpnmjcNbPpgONiE/s1600/David_Moyes_MUFC_2013.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQRo_ZwBxfSE35chy9acoJvdoPqM6IQsbRt_zOPls4ciBnTbLTY_7LpLm7GhqqtA7hmjsQHvOgYDWLvF9KccyXCkQgiEEMEOQ80TQUE6_Vdeyy-xsaajyDhHfBnbMrfpnmjcNbPpgONiE/s1600/David_Moyes_MUFC_2013.jpg" title="Yönetim şu dakikaya kadar Moyes'in arkasında. Acaba taraftar da arkasında durabilecek mi?" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Psikoloji literatüründeki en sevdiğim çalışmalardan biri
Walter Mischel'in lokum çalışmalarıdır. Dört-altı yaşındaki çocuklar bir odada
lezzetli bir lokum (ya da bazen kurabiye) ile başbaşa bıraklır. Deneyi yapan
kişi çocuğa isterse lokumu yiyebileceğini ama eğer sabrederse döndüğü zaman (15
dakika sonra) ona bir yerine iki lokum vereceğini söyler. Yani çocuk kısa vadedeki küçük ödülü (bir lokum) hemen alabilir, ya da kısa vadedeki ödülden vazgeçip uzun vadedeki daha büyük ödül (iki lokum) için bekleyebilir. Bazı çocuklar sabredemeyip bir lokuma razı olurken, kimisi
acılı bir mücadele ile iki lokum için dişini sıkar. Deneycinin geri gelmesini
beklerken sabredebilmek için odada oynayacak oyuncak arayan mı dersiniz,
lokumun bulut olduğunu düşünmeye çalışan mı dersiniz, uyumaya çalışan mı
dersiniz... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a name='more'></a>Manchester United taraftarının (ben dahil) bu sezonki çilesi
bana bu çalışmalara katılan çocukları hatırlatıyor. Matt Busby ve Sir Alex
Ferguson ile çeyrek asır çalışan Manchester United, uzun vadeli başarı için
gerekirse kısa vadede başarıdan vazgeçme kültürünü taşıyan bir kulüp. O yüzden
kısa vadede başarının kanıtlanmış adresi Mourinho yerine, takımda uzun süre
kalmayı kabul edecek David Moyes'i seçtiler. Kısa vadede başarı veya
başarısızlığın gösterge olmayacağını da düşündüklerinden olsa gerek 2-3 senelik
değil 6 senelik sözleşme koydular önüne. İlk günden de Moyes projesinin bedeli
herkesin zihnindeydi: Bir-iki sene herhangi bir kupa bile büyük bir başarı
olacaktı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Henüz daha altı ay geçmişken kamuoyu ikiye bölündü. Moyes
gönderilmeli mi, kalmalı mı? Yukarıdaki satırlardan anlayacağınız üzere ben
kalmasından yanayım. Zaten sezon ortasında hocayı göndermenin çok da fayda
getirmediğini bu konuda yapılmış araltırmalar ışığında uzun uzun <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html">yazmıştım</a>,
tekrar etmeye gerek yok. Moyes projesi uzun soluklu bir proje ve kısa vadede
bir-iki sene oyunun en tepesinde olmaktan feragat etmeyi gerektiriyor. Günümüz
futbolunda kısa vadede başarı istiyorsanız, bu işin uzmanlarını (Mourinho,
Ancelotti gibi) takımın başına getireceksiniz ve bir yazda 150 Milyon Euro'yu
yeni gelen hocanın istediği oyuncular için harcayacaksınız. Manchester United
bunun tersini yaptı. Uzun vadede Busby ya da Ferguson tipi büyük başarı için
önündeki iki sezonu boş geçmeyi göze aldı. Şu an bu projeden dönmenin kimseye
faydası olmaz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Pekiyi, Moyes bu projeye iyi başlayabildi mi, doğru
hamleleri yaptı mı? Lafı uzatmayalım, bu soruyu bir sonraki yazıda ele alalım.
Şimdilik Manchester United taraftarına tavsiyem Mischel'in çalışmalarındaki
çocuklar gibi kendilerini oyalayacak bir şey bulmaları sezon sonuna kadar. Daha
doldurulacak çile var çünkü!! </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/10/durum-kotu-hocay-gonderelim-ya-da.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;">Durum Kötü, Hocayı Gönderelim! Ya da...</a><br />
<div class="MsoNormal">
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/11/teknik-direktorun-basars-yuzunden.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18.200000762939453px; text-decoration: none;"><span style="color: #cc0000;">Teknik Direktörün Başarısı Yüzünden Okunur</span></a> </div>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-64306384882032811852014-01-01T02:12:00.002-08:002014-01-01T03:44:07.190-08:00Goldü, Değildi; Çizgiyi Geçti, Geçmedi; Hakem Verdi, Vermedi Hiç Tartışmadık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://i4.mirror.co.uk/incoming/article828177.ece/ALTERNATES/s615/Hawk-Eye%20equipment%20during%20a%20test%20of%20the%20Goal%20Line%20Technology%20(GLT)%20by%20EMPA%20(Swiss%20Federal%20Laboratories%20for%20Materials%20Science%20and%20Technology)-828177" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="212" src="http://i4.mirror.co.uk/incoming/article828177.ece/ALTERNATES/s615/Hawk-Eye%20equipment%20during%20a%20test%20of%20the%20Goal%20Line%20Technology%20(GLT)%20by%20EMPA%20(Swiss%20Federal%20Laboratories%20for%20Materials%20Science%20and%20Technology)-828177" title="Hawk-Eye gol karar sistemi 2013-14 sezonundan itibaren Premier Lig'de kullanılıyor." width="320" /></a></div>
Sizler de benim gibi sıkı bir<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/p/ingiltere-premier-lig.html"> Premier Lig </a>izleyicisiyseniz İngiltere'de Noel tatiliyle başlayan futbol şölenini iple çekmişsinizdir. Üç günde bir Premier Lig maçı, tadından yenmiyor. Hafta sonu Newcastle United-Arsenal maçı da bu festivalin adına layık heyecanlı bir maç oldu. İkinci yarıda eskiden olsa maça damga vuracak, ama artık sadece heyecanlı diyebileceğimiz bir pozisyon yaşandı. Walcott'un kafa vuruşunu Debuchy çizgiden çıkardı.<br />
<br />
<a name='more'></a>Gol çizgisi teknolojisi anında karar verdi gol değil diye. (Daha önce bu teknoloji hakkında ayrıntılı olarak <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/12/gol-cizgisi-teknolojisi-sonunda.html">yazmıştım</a>.)Ne oyuncular itiraz etti ve oyundaki ritimleri bozuldu, ne hakemin aklı pozisyonda kalıp sonraki kararlarında yaşananlardan etkilendi, ne yayıncı kuruluş pozisyonu 25 kere vermek zorunda kaldı, ne sunucu ve yorumcular bütün akşam pozisyonu tartıştı, ne taraftarlar maç sonuna kadar hakemi yuhaladı, ne de hoca basın toplantısında "Gol verilseydi" diye yakındı durdu. Hiç biri olmadı. Pozisyon yaşandı, heyecanla izledik, gol çizgisi teknolojisi sayesinde karar anında verildi ve maça devam edildi. Mis gibi de oldu. "Futbol hatalar oyunudur," "O kadar yatırıma ne gerek var," "Bu tür tartışmalı pozisyonlar oyunun heyecanını artırır" diyenlere de selam oldu, ne diyelim.<br />
<br />
Sadece gol çizgisinde değil, sahanın her yerindeki kritik pozisyonlarda teknolojiden faydalanmak mümkün. Tartışmalı pozisyonları orta hakem ve gerekirse yardımcıları hemen tekrar izleyip kararlarını verebilir. Basketbolda, Amerikan futbolunda uygulanan bir yöntem bu. Kaybedeceğimiz bir dakika. Kazanacağımız ise yazının başında yazdığım ve hepimizin keyfini kaçıran her şeyden kurtulmak. Daha önce defalarca <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/03/yan-hakemin-ofsaytla-imtihan-ofsayt_09.html">yazdığım </a>gibi zavallı hakemleri de görsel olarak algılamaları mümkün olmayan pozisyonlardan ötürü haksız yere mahkum etmeyiz böylece.<br />
<br />
Birkaç saat sonra yeni yılın ilk maçları başlıyor Premier Lig'de. İyi seyirler, mutlu yıllar... <br />
<br />
<b><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></b><br />
<a href="http://xn--gol%20izgisi%20teknolojisi-wjc.%20sonunda%21/">Gol Çizgisi Teknolojisi. Sonunda!</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/03/yan-hakemin-ofsaytla-imtihan-ofsayt_09.html">Yan Hakemin Ofsaytla İmtihanı: Ofsayt Kararlarında Görsel Yanılmalar</a>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-85155168721204966682013-12-23T05:53:00.001-08:002014-01-01T03:44:38.794-08:00Nüfus Planlaması Yapan Cimbomlular, Chelsea Maçına Dikkat!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyhEntdF2XrY-OfscNRvFAAviBIWKSymWlSHIZwX1eJArKg9_LTpn83yy_hgoPoImVHw70oKHnMTP2E0fu-Bat54A9A1jIWetJzzkuuw4WfZ8Jrq6kdJEaIckSgD7WRckfSNyrjNUGRpg/s1600/football_pregnant.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyhEntdF2XrY-OfscNRvFAAviBIWKSymWlSHIZwX1eJArKg9_LTpn83yy_hgoPoImVHw70oKHnMTP2E0fu-Bat54A9A1jIWetJzzkuuw4WfZ8Jrq6kdJEaIckSgD7WRckfSNyrjNUGRpg/s320/football_pregnant.jpg" title="Maçın heyecanı eşinizi daha çekici bulmanıza yol açabilir!" width="210" /></a></div>
2009 Şampiyonlar Ligi Yarı Final ikinci ayağı. Chelsea evinde Barcelona'yı ağırlıyor ve 1-0 öndeler. Herkes maç bu skorla bitecek ve Chelsea finale çıkacak derken dört dakikalık uzatmanın üçüncü dakikasında Iniesta Cech'i avlayıp skoru 1-1'e getiriyor ve Barcelona'yı finale taşıyor.<br />
<br />
O gece Katalanlar sevinçten, Ancelotti ve Chelsea'liler de sinirden çılgına döndüler. Ama ilginç bir şey daha yaşandı. Yaklaşık dokuz ay sonra Katalan radyosu bölgedeki beş hastanede çocuk doğumlarının %45 arttığını duyurdu! Kendisi de sıkı bir Barcelona taraftarı olan Jesus Montesinos "Acaba?" diye sordu ve arkadaşlarıyla birlikte Barça'nın dramatik şekilde turu geçmesinin doğum oranlarındaki artışı tetikleyip tetiklemediğini incelemeye başladı.<br />
<br />
<a name='more'></a>Montesinos ve arkadaşları, 1 Ocak 2007'den 31 Aralık 2011'e kadar toplam 60 aylık bir süredeki doğum oranlarını incelediler.* Ve gerçekten de doğum oranının Şubat 2010'da, yani Iniesta'nın golünden 9 ay sonra, diğer aylara oranla %16 daha fazla olduğunu buldular! Katalanlar arasında o ay doğan çocuklara "Iniesta nesli" deniyor.<br />
<br />
Yüzyıllar önce Roma'da yaşayan şair Ovid, erkeklere bir kadını baştan çıkarmak için onu gladyatör maçına götürmelerini salık verirmiş. Günümüzde bir dizi klasik deney Ovid'i haklı çıkardı. İnsanlar heyecanlandıkları zaman yanlarındaki kişileri daha çekici buluyorlar. Yani Ovid'in lafını dinleyen erkeklerin şansı artıyor, çünkü Gladyatör maçında heyecanlanan kadın birlikte olduğu kişiyi daha çekici bulmaya başlıyor. Günümüzde şükür ki Gladyatör maçları yok artık ama geniş kitleleri o kadar heyecanlandıran başka bir şey varsa o da futbol maçları. Yani anlayacağınız, "Iniesta nesli" tabiri bilimsellikten hiç de uzak değil. Pekala Barcelona'nın son dakika zaferinin yarattığı heyecan eşlerin birlikte olma isteğini artırmış olabilir!<br />
<br />
Chelsea Şampiyonlar Ligi'nde bu defa Galatasaray'la oynuyor. Galatasaray'ın şansı çok az bana kalırsa. Ama olur da bir mucizeye imza atarlarsa yaratacağı heyecan Katalanların yaşadığından büyük olur, benden söylemesi!<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/11/taraftarz-biz-cekeriz-cefa-ama.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; text-decoration: none;">Taraftarız Biz Çekeriz Cefa... Ama Hatırlamayız!</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/08/agustos-scaklar-ve-spor-psikolojisi.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; text-decoration: none;"><span style="color: #993300;">Ağustos Sıcakları ve Spor Psikolojisi</span></a><br />
<br />
*Montesinos, J. ve arkadaşları (2013). Barcelona baby boom: Does sporting success affect birth rate? British Medical Journal, 347.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-62020103723775710782013-12-02T07:40:00.002-08:002013-12-03T02:55:54.880-08:00Hocaların Takımda Operasyon Yapmasının Nedeni Pişmanlıktan Kaçmak mı?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3wQTjTuCMno_ZNErQhAfrsnAU9ydLoIF3MgLM2dmq5Zdee3b6MhGHlWTelmivqLphzwkIwpZiGhGpn7X2XqVOf4b72bdP-Yht4nVqh7v00WyuNVK42zLE9b9zPV4Wt6cZEpohs77qDDw/s1600/regret.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3wQTjTuCMno_ZNErQhAfrsnAU9ydLoIF3MgLM2dmq5Zdee3b6MhGHlWTelmivqLphzwkIwpZiGhGpn7X2XqVOf4b72bdP-Yht4nVqh7v00WyuNVK42zLE9b9zPV4Wt6cZEpohs77qDDw/s320/regret.jpg" style="cursor: move;" title="Kötü sonuçlar hocaları bir an önce bir değişiklik yapmaya, değişikliği yapmamaksa pişmanlığa sürükleyebilir." width="223" /></a>"Alınan kötü sonuçlar üzerine teknik direktör X takımda operasyona gitti." X'in yerine istediğiniz bir teknik direktörün adını koyun. Bir-iki kötü sonuç genelde teknik adamları sert değişiklikler yapmaya iter. Sabrın ve istikrarın form düzeyini artırmada çok önemli olduğunu teknik direktörler bizden çok daha iyi biliyor elbette. Pekiyi, neden birkaç istenmeyen sonuç bile onları ciddi değişikliklere gitmeye yöneltiyor?<br />
<br />
Gelin takımları üçüncü ligde forma giyen iki teknik direktör düşünelim: Değişken Hoca ve Sabit Hoca. İkisi de hafta sonu fark yemişler rakiplerinden: 4-0. Net mağlubiyet. Değişken hoca hafta içinde operasyona gidiyor ve bir sonraki maçta ilk onbirde üç yeni oyuncuya yer veriyor. Sabit hoca ise takımı aynen koruyor. Sonuç her iki hoca için de yine hüsran. İkisinin takımı da bu sefer 3-0 kaybediyor. Sizce hafta içindeki kararından ötürü Değişken Hoca ne kadar pişmanlık hisseder? Sabit Hoca ne kadar pişmanlık hisseder?<br />
<br />
<a name='more'></a>Marcel Zeelenberg* ve arkadaşları bu sorunun aynısını çalışmalarındaki katılımcılara sormuşlar. Katılımcıları Sabit Hoca'nın daha çok pişmanlık hissedeceğini düşünmüş. Muhtemelen siz de öyle hissettiniz. Bir hafta önceki kötü sonuç bir müdahalenin normal olduğu hissini veriyor. Hiçbir şey yapmamak ise anormal algılanıyor. Değişken Hoca "Bunu da denedik olmadı" diyebilecekken Sabit Hoca'nın içi içini yiyecek muhtemelen "Ah maçtan önce şu değişklikleri yapaydım" diye.<br />
<br />
Pişmanlık güçlü bir duygu. Sahadaki futbolcular da, kenardaki hoca da insan. Haliyle bu duygular onların kararlarında da etkili oluyor. Daha önce de benzer bir psikolojik nedenden ötürü <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/09/panter-kaleci-penaltda-ne-yapar.html">kalecilerin</a> penaltılarda ısrarla ortada durmayıp ya sağa ya sola atladıklarına değinmiştik hatırlarsanız. Ortada dursalar kurtarma olasılıkları daha yüksek olacağı halde.<br />
<br />
Bazen çok öyle derinlemesine taktiksel analizlere girmeye gerek yok belki de. Günlük hayatımızda biz nasıl otomatik ve duygusal karar veriyorsak, sahadaki aktörler de öyle.<br />
<br />
<strong style="background-color: #fefdfa; color: #333333; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;"><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/09/panter-kaleci-penaltda-ne-yapar.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; text-decoration: none;"><span style="color: #993300;">Panter Kaleci (!) Penaltıda Ne Yapar?</span></a><br />
<span style="background-color: #fefdfa; color: #993300; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; text-decoration: none;"><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2010/12/panter-kaleci-2-top-yine-penalt.html" style="background-color: #fefdfa; color: #7d181e; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; text-decoration: none;">Panter Kaleci 2: Top Yine Penaltı Noktasında</a></span><br />
<br />
*Zeelenberg, M., Van den Bos, K., Van Dijk, E., & Pieters, R. (2002). The inaction effect in the psychology of regret. Journal of Personality and Social Psychology, 82, 314-327.Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-25212356259288825582013-11-05T13:12:00.000-08:002013-11-05T13:12:48.019-08:00Uzaktan Orta En Uzman Blog Ödülü Adayı<div right="" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="Uzaktan Orta'ya oy ver">
<a href="http://bumerang.hurriyet.com.tr/bumerang-odulleri/65215.htm" target="_blank"><img alt="http://bumerang.hurriyet.com.tr/bumerang-odulleri/65215.htm" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirm8EWnKf_8Rag2sK0ojaohyZaXUEOAhpwZRv6R-wAhB-b1ieczqIxeOkr62aDqCGcKjfutOPCAAO4M-XNp2-5-oMut7Sk6XGRaR57xzDY8gHugby0yXA38rvpm07Kwej0OPk8m28OboM/s1600/UzmanBlog.jpg" /></a></div>
<br />
Uzaktan Orta Bumerang Ödülleri'nde En Uzman Blog kategorisinde ödüle aday gösterildi. Uzaktan Orta'ya oy vermek için <a href="http://bumerang.hurriyet.com.tr/bumerang-odulleri/65215.htm" target="_blank">buraya</a> ya da yandaki resme tıklayabilirsiniz. Her zamanki gibi ilginiz için çok teşekkürler!Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-66978468251914624652013-10-29T06:44:00.002-07:002013-10-29T06:48:38.597-07:00Maç Sonuçlarını İsabetli Tahmin Etmek İçin Uzman Olmaya Gerek Var mı?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3UU8VKsTGm-kaGOjiIC4pXu7wapsj7nW98OF5nRIivyGoR8qMGrhbFvbIFm4mw6DR7_j9hG6wJcY1iG_D7SWsQXOH_-rrysvn1l-1atB_VzFaLEapNnUIHF7nHYtp0w9aOL3D0Ij-hRI/s1600/mac_sonuc_tahmin1.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="205" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3UU8VKsTGm-kaGOjiIC4pXu7wapsj7nW98OF5nRIivyGoR8qMGrhbFvbIFm4mw6DR7_j9hG6wJcY1iG_D7SWsQXOH_-rrysvn1l-1atB_VzFaLEapNnUIHF7nHYtp0w9aOL3D0Ij-hRI/s400/mac_sonuc_tahmin1.png" title="Bazen sadece takımların birine aşina olmak futbolla ilgilenmeyenlerin maç sonucunu doğru tahmin etmesi için yeterli olabilir." width="400" /></a><br />
Geçenlerde liseden iki eski arkadaşımla öğle yemeği yedikten sonra sakız almak için bir büfeye uğradık. Büfenin önünde upuzun bir masa. Masanın üstü neredeyse tamamen gazetelerdeki maç analizleriyle kaplı. İnsanlar bir yandan analizlere bakıyor. Bir yandan da maç sonucunu tahmin etmeye çalışıyor. Tabii sadece büfe önündeki masa değil, İnternet, televizyon ve radyodaki spor programları, arkadaş arası sohbetler... Detaylı analizler hafta boyunca gırla gidiyor. Kim kazanacak, kim kaybedecek? Sakatlar, cezalılar, takımın morali, hoca ile yönetim ilişkisi... Üzerinde çalışılan değişkenler saymakla bitmiyor. Ve sonunda karar veriliyor. A kazanır B kaybeder. <br />
<br />
Peki, siz takımlarla ilgili engin bilginize dayanarak bir sonuç çıkarmaya çalışırken, sadece takımların ismine aşina birinin bile (mesela annenizin!) en az sizin kadar iyi tahmin yapabileceğini söylesem? <br />
<br />
<a name='more'></a>Annenizin işi kolay. İsmini bildiği bir şehir ya da takım (örn., Manchester United) ismini ya da şehrini bilmediği bir takıma (örn., Reading'e) karşı. Bari ismini duyduğumu seçeyim diyecek. Sizinse elinizde çok sayıda bilgi var fakat bu bilgi fazlalığı (takımların form durumu, sakatlar, cezalılar, vs.) genellikle en önemli bilginin, yani ortalamada hangi takımın diğerinden daha güçlü olduğunun üzerine çok da fazla bir şey eklemeyecek. Eğer bahsettiğim tahmin oyununu annenizle yeterince sayıda maçta oynayabilirseniz, korkarım annenizin performansıyla sizinki birbirine çok yakın çıkacak. <br />
<br />
Aralarında Bilkent Üniversitesi'nden <a href="http://feass.bilkent.edu.tr/~onkal/" target="_blank">Prof. Dr. Dilek Önkal</a>'ın da bulunduğu bir grup araştırmacı yakin zamanda basılan çok ilginç bir çalışmada* katılımcılarına tam da bunu yaptırmışlar. İngiltere futboluyla çok ilgili İngiltere'den bir grup katılımcı ve İngiltere futboluna ilgi duymayan Türkiye'den bir grup katılımcıdan İngiltere Federasyon Kupası maçlarının sonuçlarını tahmin etmelerini istemişler. Türkiye'deki grubun elindeki tek bilgi takımın adına ya da şehrine aşinalık. Dolayısıyla çoğu durumda sadece bu bilgiye dayanarak kestirmeden karar verecekler. Sadece bu kadar az bilgiyle bile Türkiye'deki grubun doğru tahmin oranı (%60), uzman İngiltere'deki grubun doğru tahmin oranına (%65.6) çok yakın çıkmış. <br />
<br />
Bir konuda karar verme zaman zaman insanı çok şaşırtan psikolojik süreçlerden etkilenebiliyor. Önceki bir <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/04/iddaaclar-dikkat-kuponu-doldurmadan.html">yazımda</a> bilinçdışı düşünmenin maç sonuçlarını doğru tahmin etme oranını neredeyse %20'ye yakın bir oranda artırdığını paylaşmıştım. Dilek hoca ve arkadaşlarının çalışmalarına göre ise, karar verirken bazen az bilmek çok bilmek kadar çok işe yarıyor, yani bazı durumlarda bilenle bilmeyen bir oluyor! Yani kararsız kaldığınızda bazen Rıdvan hoca yerine annenize de danışabilirsiniz! <br />
<br />
*Ayton, P., Önkal, D., & McReynolds, L. (2011). Effects of ignorance and information on judgments and decisions. <i>Judgment and Decision Making</i>, <i>6</i>, 381-391.<br />
<br />
<strong><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/04/iddaaclar-dikkat-kuponu-doldurmadan.html"><span style="color: #cc0000;">İddaa'cılar
Dikkat! Kuponu Doldurmadan "Üstüne Uyumak" Lazım :)</span></a><br />
<u><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/03/aslnda-herkes-skor-yazar-sonucu.html"><span style="color: #cc0000;">Aslında Herkes Skor Yazarı: Sonucu Bilmenin Maç Yorumu Üzerine Etkileri</span></a></u><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2011/11/teknik-direktorun-basars-yuzunden.html"><span style="color: #cc0000;">Teknik Direktörün Başarısı Yüzünden Okunur</span></a>Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-55729586448429671452013-09-22T12:58:00.000-07:002013-09-23T12:26:39.742-07:00"Fakat Ne Yedik Be" :)<a href="http://www.komikkutusu.com/wp-content/uploads/2013/07/968835_10151597160017885_2044461714_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="Galatasaray-Real Madrid maçı sonunda sosyal medyada çok dolaşan bu karikatür beni epey güldürdü."><img border="0" height="320" src="http://www.komikkutusu.com/wp-content/uploads/2013/07/968835_10151597160017885_2044461714_n.jpg" width="302" /></a>Galatasaray'ın Real Madrid'den altı gol yemesi geçtiğimiz hafta haliyle çok konuşuldu. Nedenleri hakkında <a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/03/aslnda-herkes-skor-yazar-sonucu.html" target="_blank">yorumcularımız</a> yazdı çizdi zaten. Böyle oturaklı yenilgilerde "Boşver abi sağlam yenildik, 2-1 yenilseydik daha çok üzülürdük elimizden kaçtı adamlar diye" çıkışıyla yarım düzinelik tarifenin bile olumlu yanını bulabilen arkadaşlarımız olur. İyi ki varlar bu arkadaşlar ama söyledikleri doğru mu? Galatasaray 2-1 yenilse daha mı çok üzülürdük? <br />
<br />
<a name='more'></a>Pek de değil. Salı gecesi 2-0'dan sonra iki olasılık vardı. Real peşpeşe yakaladığı pozisyonları atacak mı atmayacak mı? Diyelim ki Real peşpeşe golleri dizmek yerine üstüste kaçırdı ve maç 6-1 bitecekken 2-1 bitti. Polyanna'yı kıskandıran arkadaşımızın tahmininin aksine 6-1'e göre daha az üzülecek ve daha çok mutlu olacaktık! Kazanma ve kaybetme durumlarında ne kadar üzülüp sevindiğimiz sonucun ne olduğundan çok gerçekleşmeyen olasılığın ne olduğuna bağlıdır (Bu örnekte gerçekleşmeyen olasılık Real'in 2-0'dan sonra yakaladıklarını atmak yerine kaçırması ve maçın 2-1 bitmesi). Yarım düzine yiyebilecekken 2 tane ile kurtulduğunuzda daha az üzülürsünüz, hatta altı yediğiniz duruma göre biraz daha mutlu hissedersiniz. Buna Jeff Larsen* "rahatlatan yenilgi" demiş, tabir hoşuma gitti. <br />
<br />
Madalyonun diğer yüzünden bakarsak takımınız farklı kazanabileceği bir maçta pozisyonları cömertçe harcayıp ancak 1-0 galip geldikten sonra her ne kadar sizin arkadaş "Böyle daha güzel oldu, heyecan yaptık, 5-0 bitse bu kadar sevinmezdik" dese de 5-0'lık bir galibiyete göre daha az mutlu hatta biraz üzgün olursunuz. Larsen buna da "hayal kırıklığı yaratan galibiyet" diyor.<br />
<br />
Umarım yukarıdaki karikatürü Juventus maçından sonra da hatırlamayız...<br />
<br />
* Larsen, J. T., McGraw, A. P., Mellers, B. A., & Cacioppo, J. T. (2004). The agony of victory and thrill of defeat: Mixed emotional reactions to disappointing wins and relieving losses. Psychological Science, 15, 325-330.<br />
<br />
<strong><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/07/ne-cektin-be-borsa-futbol-ve-borsa.html"><span style="color: #d52a33;">Ne
Çektin Be Borsa! Futbol ve Borsa İlişkisi Üzerine</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/09/kazanrsak-kokorec-kaybedersek-daha-cok.html">Kazanırsak
Kokoreç, Kaybedersek Daha Çok Kokoreç! Maç Sonuçlarının Beslenmeye Etkisi</a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2012/03/aslnda-herkes-skor-yazar-sonucu.html" target="_blank">Aslında Herkes Skor Yazarı: Sonucu Bilmenin Maç Yorumu Üzerine Etkileri</a> Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3402636019027316304.post-81568355878626900822013-09-15T12:01:00.000-07:002013-09-23T12:27:18.198-07:00Bu Şampiyonlar Ligi İzlenir!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.uefa.com/MultimediaFiles/Photo/competitions/Comp_Matches/01/96/67/32/1966732_w21.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank" title="UEFA Gençlik Ligi'nin birinci sezonu başlıyor. Fotoğraf: UEFA"><img border="0" height="179" src="http://www.uefa.com/MultimediaFiles/Photo/competitions/Comp_Matches/01/96/67/32/1966732_w21.jpg" width="320" /></a></div>
Nefesleri tuttuk bekliyoruz Şampiyonlar Ligi için ama bu sene bilmem dikkatinizi çekti mi farklı olan bir şey var. İki Şampiyonlar Ligi var aynı anda. Biri bildiğimiz lig. Alemin fiyakalı abilerinin arz-ı endam eylediği şölen. Diğeri ise bu yıl ilk defa düzenlenen UEFA Gençlik Ligi. Gruplar şampiyonlar ligiyle birebir aynı. Tek fark A takımlar yerine U19 takımları oynayacak. Formatı da ikinci tura kadar aynı, ikinci turdan itibaren çift maçlı eleme sistemi yerine tek maçlı eleme sistemi. var. Yarı final ve final tarafsız sahada. Yayıncı kuruluş Europort. İlk canlı maç Manchester United-Bayer Leverkusen. MANU'da Adnan Januzaj'a dikkat!<br />
<br />
<a name='more'></a><a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/02/avrupa-kulupler-birligi-altyap.html" target="_blank">Avrupa'da altyapı akademilerinin</a> öneminin gittikçe arttığını daha önce tartışmıştık. UEFA da buna kayıtsız kalmadı ve UEFA Gençlik Ligi'ni organize etti. Tutarsa ilerleyen yıllarda da devam edecek. Bana sorarsanız bu heyecanlı ligi düzenleten UEFA'nın sırf altyapı aşkı değil biraz da kendinden başka şemsiye organizasyon istememesi. Bundan iki sene önce aralarında Fenerbahçe'nin de bulunduğu 16 akademi takımı ile NextGen Series adı altında kulüpler düzeyinde bir turnuva başlamıştı. 2012'yi Inter, 2013'ü de Aton Villa şampiyon bitirdi. Maddi sıkıntı nedeniyle NextGen sona erdirilince UEFA bu işi de üstlenmiş oldu. Umarım vazgeçmezler de, biz de genç yıldız adaylarını izleme şansı buluruz.<br />
<br />
Yani anlayacağınız salı günü İstanbul'da iki Real Madrid olacak. Birini akşam Arena'da Galatasaray A takımı, diğerini Avcılar Belediye'de öğleden sonra Galatasaray U19 takımı ağırlayacak.<br />
<br />
<strong><u>Bunlar da ilginizi çekebilir:</u></strong><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/01/avrupa-kulupleri-altyapda-psikolojik.html"><span style="color: #cc0000;">Avrupa
Kulüpleri Altyapıda Psikolojik Gelişime Gittikçe Daha Çok Önem Veriyor</span></a><br />
<a href="http://uzaktanorta.blogspot.com/2013/02/avrupa-kulupler-birligi-altyap.html" target="_blank"><span style="color: #cc0000;">Avrupa Kulüpler Birliği Altyapı Raporu'ndan Notlar II</span></a><br />
<br />Emre Selcukhttp://www.blogger.com/profile/10512245665382484813noreply@blogger.com0