El Clasico'nun yeri ayrı. Yine heyecanla geçtim maçın başına. Bu sezonki Milan-Barcelona maçlarında olduğu gibi, "Acaba yenilir mi Barcelona bu sefer?" diye merak ediyordum. Real bir maçı eksik üç puan önde... Rakibin üstünde müthiş baskı kuran Barnebau atmosferi... Diarra eklemeli dirençli bir orta saha ile top rakipteyken alabildiğine sıkştıracaklar, topu kapınca da vakit kaybetmeden direkt kaleye gitmeye çalışacaklar. Yirminci saniyede Valdes'in ikramı. İlk yirmi dakika doğru dürüst top yapamayan bir Barcelona. 2010'daki Inter serisinden sonraki ilk tamiri zor darbeyi yiyecek Barcelona diye düşünüyordum. Sonra işin rengi birdenbire değişti.
Tamam, 90 dakikada maçlar gider gelir. Ama bu öyle böyle bir şey değildi. Önce beraberliği yakaladılar. İkinci yarının başında öne geçtikten sonra da izleyene keyif, rakibe işkence yaşatan oyunlarını oturttular. Sıradan bir deplasman mücadelesi gibi maçı bitirdiler. Hiç öyle Madrid orta sahası Barcelona'nın pas trafiğini kesememiş, Ronaldo veya Diarra 1-0'ken son topu iyi kullansaymış farklı olurmuş, vs. demeyeceğim çünkü ben ne oldu anlamadım. Bence Mourinho da anlamadı, şans dedi geçti. Korkarım kimse anlamadı. Cruyff, Rijkaard ve Guardiola öyle bir canavar yarattılar ki, bugün üçünü bir araya getirip "Kardeşim alın size istediğiniz kadar imkan, bu Barcelona'yı yenecek bir takım yapın" desek nereden başlayacaklarını, nasıl yeneceklerini bilemezler gibi geliyor.
Futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi takımına tanıklık ettiğimiz için şanslıyız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder