Birkaç yıl önceki şike iddiaları, soruşturma ve yargılamalar, akabinde gelen seyirci sayısındaki düşüş, milli takımın yerlerde sürünen performansı, yabancı oyuncu kısıtlamalarındaki değişklik, finansal adil oyun kurallarının yöneticilerin ezberini bozması gibi etkenlerle bir süredir ülke futbolunun bir karmaşa halinde olduğu ve nereye gittiğinin belli olmadığı tartışılır oldu. Böyle bir değerlendirme için öncelikle bir durum tespiti yapmak lazım. Türkiye futbolunun aynası Süper Lig. Öyleyse Avrupa'daki 31 lig içinde bizim ligimizin özellikleri neler? Belki de tutarlı bir modeli vardır Süper Lig'in, kaos halinde değildir, kimbilir...
Yaşla başlayalım. Avrupa'daki 31 lig arasında en yüksek yaş ortalamasına sahip 5. lig bizimki. Premier Lig ve bizim Süper Lig 26,8 yaş ortalamasına sahip. Üstümüzdeki diğer ülkeler düşükten yükseğe doğru Kıbrıs, Rusya ve İtalya. Oyuncuların aynı takımda kalma süresi ortalama 2 sezonun biraz üstünde (2,17 sezon). Diğer liglerle kıyaslayınca 31 ülke arasında 22. sıradayız. Transfer yapmayı seviyoruz. Yapılan transfer sayısında 8. sıradayız. Kulüplerin bir sezondaki transferinin en yüksek olduğu ülke Romanya. Romanya ile bizim aramızda sırasıyla Portekiz, Kıbrıs, Sırbistan, Bulgaristan, İtalya ve Yunanistan var. 2014 yılında herhangi bir altyapıdan Süper Lig kulüplerinden birinde A takım kariyerine başlayan oyuncu sayısında son sıradayız! Herhalde altyapıya pek önem vermediğimizin daha net bir göstergesi olamaz. Kulüplerin kendi oyuncularını yetiştirme oranlarında da yine son sıradayız. Yani hangi istatistiğe bakarsanız bakın genç oyunculara şans verme açısından Süper Lig Avrupa'da son sırada.Yabancı oyuncu sayısında bir anda yükseliyoruz. A takım kadrolarımızın ortalama %50'si yabancı oyunculardan oluşuyor ve bu rakamla Avrupa'daki 31 lig arasında 5. sıradayız. Kadrodaki milli oyuncu oranında ise 8. sıradayız.
Tüm bunlara bakınca istatistikler bir karmaşaya değil, aslında çok tutarlı bir modele işaret ediyor. Yaş ortalaması yüksek, genç oyunculara şans vermeyi tercih etmeyen, transfer sıklığının yüksek, oyuncuların takımda kalma süresinin düşük olduğu, yabancı oyuncuları çok tercih eden ve ülkelerinde milli olmuş oyuncuları istihdam etmeye yönelen bir Lig yapımız var. Bu örüntü beş büyük lig (İspanya, İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa) arasında en çok İngiltere'ye benziyor. Yani kulüp takımlarını başarılı olabilmek için ciddi finansal harcama yapmaya zorlayan bir model. Zaten hem bizim kulüplerin hem de Premier Lig kulüplerinin harıl harıl finansal adil oyun kurallarına uyum için uğraşması tesadüf değil. Bu modelin her iki ülke için bir diğer sonucu da milli takım başarısının beklenen düzeye bir türlü çıkamaması.
Dolayısıyla mesele bir kafa karışıklığı ya da kaosu düzeltmek değil gibi. İstatistiklere bakınca aslında kafaların net olduğunu görüyorsunuz. Gayet tutarlı bir model var. Mesele bu model ülke futbolu için doğru bir model mi ona karar vermek. Değilse bir paradigma değişikliği gerekecek ki o da iki-üç senede hallolacak bir şey değil. Çok daha uzun vadeli bir planlama ve birkaç sene daha ligin ve ülke futbolunun durumuna sabretmeyi gerektiriyor.
Not: İstatistikler CIES'in enfes Avrupa Atlası'ndan alınmıştır.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Avrupa Kulüpleri Altyapıda Psikolojik Gelişime Gittikçe Daha Çok Önem Veriyor
Takımlarda Neden Yıldızın Azı Karar Çoğu Zarar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder