An itibariyle 79 gün 4 saat kalmış Dünya Kupası'nın başlamasına. Dört senede bir heyecanla beklediğim şölen. Benim için tartışmasız en sevdiğim turnuva. Şampiyonlar Ligi ikinci sırada. Premier Lig üçlüyü tamamlıyor.
Günün önemli kısmını insan davranışını anlamaya çalışarak geçiren (kalan kısmında da maç izleyen :)) biri olarak davranışlara neden olan mekanizmaları açıklamakta fena sayılmam (en azından öğrencilerim ve blogun spor psikolojisi kısmının takipçileri böyle düşünüyor, sağolsunlar). Lakin kendi hislerimi açıkça ifade etmekte hep zorlanırım.
Böyle durumlarda bilim insanı susacak, sözü sanatçıya bırakacak. En azından benim için böyle. Dünya Kupası öncesi içimi kıpır kıpır yapan çocuksu heyecanı ben tarif edemem, bırakıyorum üstad Umberto Boccioni anlatsın. "Bir Futbolcunun Dinamizmi" en ünlü eserlerinden. Ben bakınca küçük, hızla gerçekleşen, heyecanlı enstantaneler geliyor aklıma... Zekice bir verkaç, beklenmedik anda çıkan bir şut gibi... Boccioni'nin resmettiği dinamizm Dünya Kupası'nı beklerken ve turnuva süresinceki heyecanımı tam anlatıyor... Bilmem siz ne hissedersiniz.
Futbol taraftarının modern sanattan anlamayacağına dair bir önyargı var çoğu insanın kafasında. İstatistiksel olarak saçma bir kere bu. Dünyada bu kadar seveni olan bir oyunda, her zevkten insan vardır. Kimi futbol taraftarı modern sanatı sever, kimisi sevmez. Kendi hesabıma konuşmam gerekirse ben pek anlamıyorum modern sanattan ama bu ilginç aleme açılan kapılardan biri benim için Boccioni'nin yapıtı :) Bir diğeri ise Henri Rousseau'nun Futbolcular adlı tablosu...
Güzel bir turnuva olsun...
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Batıl İnançlar, Şanslı Tılsımlar... Sporcu Performansını Artırabilir mı?
Maç Sonuçlarını İsabetli Tahmin Etmek İçin Uzman Olmaya Gerek Var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder