Seksenli yılların sonlarında futbolla ilgilenmeye başlayan diğer yaşıtlarım gibi ben de sokakta top peşinde koştururken bazen van Basten, bazen Schilacci, bazen de Tanju veya Rıdvan oluyordum. Yaşım büyüyüp oyuna ilgim daha da arttıkça, oyunun futbolculuklarına yetişemediğim kahramanlarını tanımaya başladım. Sadece istatistikleriyle kahramanlaşan oyuncular değil, aynı zamanda hem saha içinde hem de saha dışında içinde bulundukları döneme yön verme idealinde olanlar. Maalesef son bir yılda bu kahramanlar birer birer aramızdan ayrılmaya başladılar. Sócrates, Lefter, birkaç gün önce de Metin Kurt, namı diğer "Çizgi Metin." Bu isimlerin aramızdan ayrılmasıyla oyunun kolunun kanadının nasıl kırıldığını Bağış Erten çok güzel özetlemiş; Lefter ve Metin Kurt için "biri vicdanımız, diğeri adalet duygumuz" diyerek.
1970'lerin sonunda Metin Kurt, boş sözleşmeye imza atmanın övülüp özendirildiği bir meslek dalında, kendi rızası dışında hazırlanan sözleşmeye imza atmayı reddedip mücadele yolunu seçmişti. Jean-Marc Bosman'ın 1995'de Avrupa'daki meslektaşlarına kazandırdığı hakkın neredeyse 20 yıl öncesinde Türkiye'de ilk mücadelesini vermişti. Futbolcuların emeklerinin karşılığını garanti altına alacak düzenlemelerden yoksun olduklarının farkındaydı ve bu durumu değiştirmek için spor emekçileri sendikası girişimlerinde hep aktif rol aldı. Maalesef bizzat kendi takımındaki insanlar tarafından, ki yakın zamanda bu kişilerden birisi camiasından "efsane" plaketi aldı, futbol dünyasının dışına itildi. Ancak hiç yılmadan mücadelesini sürdürdü.
Büyük usta Ercan Taner, Metin Kurt'u andığı yazısında bu mücadeleyi sürdüren başka spor emekçilerinin de olduğunu ancak onların da yalnız bırakıldığını yazmış. Artık bu yük bu insanların sırtında kalmamalı, futbol camiası bu iş için uğraşan az sayıdaki üyesine karşı çok borçlandı. Borçlu listesinin tepesinde de "yıldız" futbolcular var. Medyada görünürlüğü, kamuoyunu etkileme gücü olanlar. Bu işin öncülüğünü üstlenme vakitleri geldi. Onlar bu topa girerse spor emekçileri sendikası fikri bir anda kamuoyunda çok güçlü destek kazanır. Geçen seneyi hatırlayın. İspanyol Futbolcular Birliği Başkanı Luis Rubiales'in tek başına yapacağı basın açıklamaları İspanya'daki futbolcuların alacaklarının ödenmesi ile ilgili problemlerin çözümü için yeterli baskıyı oluşturamayabilirdi. Ama o masada Rubiales'in yanında Casillas, Puyol, Alono, Llorente ve Cazorla olunca kulüp yöneticilerinin ve federasyonun gözünün içine baka baka grev ilan ettiler.
Ülkemizdeki futbolcuların "Ben bilmem yönetici büyüklerimin takdirindedir" pozisyonundan kısık sesle de olsa "Futbolcu sendikası biran önce kurulmalı" pozisyonuna geçişleri (bakınız Emre Belözoğlu'nun şike soruşturması dönemindeki açıklamaları) önemli ancak yeterli değildir. Bu işi kararlılıkla takip edip güçlü bir sendikanın kurulmasına öncülük etmeleri Metin Kurt'a ve spor emekçilerinin hakları için mücadele eden diğer ağabeylerine borçlarını ödemelerinin yegane yoludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder