14 Eylül 2012 Cuma

Radyo Keyfi Bitiyor mu?

Daha önce de yazmıştım. Futbolla, radyodan maç dinlemenin norm olduğu dönemde tanıştım. TRT belli sayıda maçı naklen verir, kalanı radyodan anlatılırdı. Radyodan maç dinlemenin de hep hastası oldum. Yeri çok ayrıdır. Gerçi evvelki sezonki şike meselesinin kulüp yönetimleri ve federasyon tarafından beceriksizce yönetilmesi nedeniyle Süper Lig'i bıraktım; eğitimim nedeniyle zaten gurbetteyim, futbol zevkimi de gurbet liglere taşımak zorunda kaldım ya o ayrı mesele. Yine de Tanıl Bora'nın bu hafta köşesine taşıdığı konuyu okuyunca hüzünlendim. Anlaşılan o ki bu sezon ilk defa lig maçları radyodan yayınlanmayacak.

Henüz 2.5 milyon dolarlık yayın bedelini ödemeye niyetli babayiğit çıkmamış. Bizim gibi çocukluğunda radyodan maç dinleyerek futbol zevkini tatmış, daha sonra televizyona geçmiş olanlar bile bu duruma hüzünleniyorsa bizden önceki nesil için tam anlamıyla bir devrin sonu olur bu durum. "Nerede o eski günler" diye iç geçirilerek başlayan hikayelerde Pele'ler, Cruyff'lar, Puskás'lar, çivili kramponlar, siyah toplar, logosuz formalar ile birlikte yerini alır radyo yayınları...

"Bu ayrılığın vakti geldi artık, kimse radyodan maç dinlemiyor" diyenler olabilir. Ben o kanıda değilim. Aksine günümüzün yüksek tempolu yaşam tarzında maç anında ekran karşısına kurulma lüksü her futbol fanatiğine nasip olmuyor. Radyo yayının Internet'e taşınması ile birlikte çalışırken veya seyahat ederken de maçları yaşamak mümkün oluyor. Radyodan maç dinleme klasiğinin hayatta kalmasını sağlayacak tam da budur gibi geliyor bana.  

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Hiç yorum yok: