4 Ekim 2012 Perşembe

Ben Futbolcunun Fizikli ve Sarışın Olanını Severim: Futbolcuları Değerlendirirken Hocaların Düştüğü Yanılgılar

Marco Reus23 yaşındaki Marco Reus, Dortmund'un A takımındaki ilk sezonuna fırtına gibi başladı. Ligde şimdiden dört golü var. Dün akşam da Şampiyonlar Ligi'ndeki siftahını Manchester City karşısında yaptı. Dün Reus'u izlerken aklıma bir soru takıldı. Teknik direktörler genç futbolcu adaylarının gelecek vaadedip etmediklerine neye dayanarak karar veriyorlar?

Bu soru neden Reus'u izlerken mi aklıma düştü? Reus aslında Borussia Dortmund'un genç takımında yetişmiş. 2006 yılında kendisine cılız, tıfıl bir adam olduğu ve fiziksel özelliklerinin Borussia Dortmund'da oynayacak kadar yeterli olmadığı söylenmiş ve gönderilmiş. Dortmund bu sene Reus'u geri getirmek için 17 milyon Avro'dan fazla para saydı Mönchengladbach'a!

O zamanki Dortmund teknik heyeti basit bir yanılgıya kurban olarak hatalı bir karar mı verdi, yoksa o günün şartlarında ellerindeki bilgilere dayanarak makul bir karar mı verdiler? 17 yaşındaki Reus'un istatistiklerine bakmadan bir şey söyleyemeyiz. Ancak gönderiliş gerekçesine bakarsak Dortmund teknik heyeti için belli fiziksel özelliklere sahip olmak iyi futbolcu olabilmek için ön koşul gibi. Doğrudur, yanlıştır tartışmayacağım. Fakat teknik direktörlerin futbolcularını değerlendirirken kurbanı olabilecekleri bazı basit psikolojik süreçleri vurgulamak istiyorum. Her hocanın kafasında ideal futbolcu özellikleri var. Kimisine göre topçu dediğin güçlü kuvvetli olacak, kimisine göre geriye düşünce morali bozulmayacak, bir başkasına göre tekmeye kafasını sokacak. Hoca genç oyuncusunu izlerken, en çok değer verdiği özellikler haliyle en çok dikkat ettikleri oluyor. Bir karar vermeye çalışırken (misal, Reus'u A takıma yükseltelim mi yoksa gönderelim mi?), halihazırda aklınıza ilk gelen faktörler (misal, sıska çocuk eşittir kötü futbolcu), diğer faktörleri gölgeliyor (misal, Reus'un yaşıtlarına göre yüksek hızı ve iki ayağına da hakimiyeti güme gidiyor).

Bu tür çoğunlukla bilinçdışı gerçekleşen basit yanılgılar insani şeyler. Başkaları hakkındaki izlenimlerimiz sandığımızın aksine çoğunlukla enine boyuna düşünüp taşınarak oluşturduğumuz şeyler değil. Bunların çoğu otomatik ve bilinçdışında oluşturduğumuz izlenimler. Daha önce insanların tanımadıkları bir teknik direktörün fotoğrafına bakıp kendisi hakkında izlenim oluşturabildiklerini sizle paylaşmıştım. Üstelik insanlar fotoğrafa sadece yarım saniye baktıklarında bile. Yarım saniye bir kere gözünü kırpmaya ancak yetiyor. Ancak diğer insanlar hakkındaki izlenimlerimiz bu kadar hızlı, otomatik ve bilinçdışında oluşuyor çoğunlukla. Ve hepimiz günlük hayatımızda zaman zaman bunların kurbanı oluyoruz. Futbol da istisna değil. Diyelim ki izlediğiniz maçta sahadaki 22 oyuncunun 21'i esmer, biri sarışın. Zihnimiz bu oyuncuyu hemen farkediyor. Eğer o gün bizim sarışın ortalamanın biraz üzerinde maç çıkarmışsa, kendisini olduğundan iyi görüp bir yıldız adayı olduğunu düşünüyoruz. Eğer ortalamanın biraz altında kalmışsa da "Birader bu sarışın da sırf şekilmiş" deyiveriyoruz hemen. Yani performansıyla alakası olmayan bir fiziksel özelliği o oyuncuyu olduğundan daha iyi ya da kötü algılamamıza sebep oluyor. Yeri gelmişken, örneği bir yerimden uydurduğumu düşünmeyin. İsmi bizde saklı kalsın bir İngiliz kulübü ancak uzun süre sonra farkına varmış teknik heyetteki bazı çalışanların sarışın futbolcuları olduğundan iyi görmeye eğilimli olduğunu!

Bir kulüp için hangi oyuncu gelsin, hangisi gitsin, hangisi kalsın kararları kulübün başarısı için oldukça kritik. O nedenle karar verenlerin yukarıda bahsettiğim psikolojik süreçlerin farkında olması ve önlem alması gerekiyor. Çıkış yolu basit. Daha önce de kısaca değinmiştim: "Kalabalığın bilgeliğinden" faydalanmak. Masaya çok kişiyle oturmak. Futbolcu izleme komitesi üyeleri, yardımcı antrenörler, hatta yönetimden birkaç isim. Masada çok sayıda uzman olmasının avantajı şu: Hepsi ayrı ayrı karar verirken yukarıda bahsettiğimiz süreçlerin kurbanı olabilir, ama biraraya gelindiğinde insanlar birbirlerinin bakamadıkları açılardan oyuncuyu değerlendirebilirler ve bu da önyargıların karar üzerindeki orantısız ağırlığını azaltıp ortak doğruyu bulmayı kolaylaştırır. Futbol camiasında uygulanabilir mi böyle bir şey? Hem de nasıl. 10 yıldan fazla süredir Lyon tam da bunu yaptığı için kısıtlı bütçesine rağmen Avrupa'nın devlerine kafa tutabildi.

Bunlar da ilginizi çekebilir:
Teknik Direktörün Başarısı Yüzünden Okunur
Transfer Piyasasında Yapılan Dört Büyük Hata
Yan Hakemin Ofsaytla İmtihanı: Ofsayt Kararlarında Görsel Yanılmalar
İddaa'cılar Dikkat! Kuponu Doldurmadan "Üstüne Uyumak" Lazım :)

Hiç yorum yok: